Tehran’dan ayrılışım da ayrı bir koşturmaca içinde oldu. Rox beni bir yere kadar getirdi ve oradan sonra yürüyerek gidebileceğimi söyledi. Bir 15-20dk yürüdükten sonra pek bir yere gidemeyeceğimi anladığımdan yoldan geçen bir “deliğanlıya” usulca yanaşıp “seleeeem” dedim. Henüz farsçam burdan öteye pek gidememiş olsa da onun da İngilizcesi pek yoktu zaten. Come please diyerek beni bir taksinin yanına götürdü ve taksiciyle konuştuktan sonra cebinden para çıkarıp verdi. Ben lan hop dur demeye kalmadan çoktan parayı ödemişti benim yerime ve hiçbir şekilde almayı kabul etmedi. İran’lı diyip geçmemek, gördüğünüz yerde sarılmanız gerek. Henüz taksi şoförleri dışında dandik bir adama rastlamadım. Neyse taksi beni döndü dolaştı ve tam olarak Rox ile ayrıldığım yere kadar getirdi :) Burada taksiler bizdeki gibi değil. Yani kendi güzergahları dışında çalışmıyolar, ancak korsan taksi oldukça yaygın ve ancak onlar aracılığıyla bizim bildiğimiz taksi şekline dönüşüyorlar. O da daha pahalı oluyor tabi, bütün koltukları kiralamış oluyorsunuz bir bakıma. Fiyatı önceden konuştuk ve şehrin diğer tarafındaki otobüs garına gitmem gerektiğini söylediler, biraz uzun bir yol ama İsfahan otobüsleri sadece oradan kalkıyor.

Arjantin garı dedikleri yere türk parasıyla 12 liralık bir taksi ücreti ödeyip gittim ve otobüs biletimi aldım. Otobüsler normal ve VIP olarak ikiye ayrılıyor. Normal otobüsün ücreti 10 lira, VIP ise 16 lira. Arada %60’lık devasa(!) bir fark olduğu için normal olanı seçtim :) İyiki de seçmişim sebebini sonra anlayacaksınız.

Otobüs biraz eski meski ama iyi, kliması yok ama sıkıntı yok hava zaten soğuk. İçerisi sıcak olursa üst kapakları otobusaçıyoruz. Her zamanki gibi yanıma kimin oturacağı konusunda bir merak içindeydim. Normal şartlarda doğam gereği her zaman devasa cüsseli tipleri kendi yanıma çekmeyi başarabilen bir insanım. 6-7 saatlik yolculukta yanındaki kişinin karakteri cidden önemli. Umarım sıkıntısız biri olur derken otobüse 120 kiloluk uzun boylu bir adam girdi. Aha dedim işte geliyor benim adam. Yavaş yavaş ön koltukları geçerken üstteki koltuk numaralarına bakmayışından benim gibi arkadalarda olacağını zaten biliyor gibi bir hali vardı. Ve dibime kadar gelip pencere kenarını gösterdi. İşte yine başarmıştım! Ben bu işi biliyorum hacı.

foto

Houssain

Arkamdaki kızlar cep telefonundan müzik dinleyip karaoke yaparken yanımdaki herif bişeler homurdandı bana doğru. Bende “ne diyon lan?” der gibi baktım. O da bana farsça “این دختران احمق هستند” gibi birşey dedi. Bende turist moduna girdim hemen, do you speak English?’i yapıştırdım alnına. Şakır şakır ötmeye başladı İngilizce. Arkadaki kızların gerizekalılığından bahsetmiş bana. Ordan açıldı konu ve 6 saat boyunca neredeyse aralıksız konuştuk. Houssein Isfahan’da turist rehberliği yapan bir öğrenci. Yuh dedim, bu kadar mı ballı olurum lan. Farsça’dan, dinden, siyesetten, kızlardan vs. bulunabilecek her türlü konudan bahsettik. Dil konusunda çok hassas ve Farsça’yı çok severek konuşuyor. Öyle ki Fars edebiyatı alanında birincilikleri var. Ona göre Almanca mantık ile ilgili konular için güzel bir dil, Farsça şiir için güzel bir dil, Azerice ve tabiki Türkçe küfür ve kavga için güzel bir dil. Bu arada otobüslerde emniyet kemeri takma zorunluluğu var, ilk moladan sonra döndüğümüzde takmamıştık, laaaps diye polis girip kontrol yaptı ve otobüsün yarısı bağlamamış olduğundan cezayı çaktı. Muhabbet süper giderken ben Isfahan’da kalacağım elemandan tam adresi istedim çünkü Houssam’ın arkadaşı gelip bizi alacak ve beni de oraya kadar bırakacak. Arkadaş ben İran’lı insanları fazla sevmeye başladım, sıkıntı olabilir. İndiğimizde arkadaşının arabasında yine eğlenceli bir muhabbet başlıyor çünkü başka bir İran’lı olan Ali ile tanışıyorum. Evin kapısına kadar bıraktılar beni ve ertesi gün yada sonraki gün için sözleştik. Şimdiden Isfahan’ı sevdim diyebilirim… Eve geldiğimde Polonya’lı bir eleman, Adam, aynı şekilde couchsurfing yapıyordu. Bu gece ikimiz de misafiriz. Misafir misafiri sevmez derler ama Adam ile baya iyi anlaşıyoruz. Yavaş yavaş evin gençleri toplanmaya başlıyor. Herkes işten çıkıp geliyor. Toplamda evde 10 sap sayısına kadarulaşıyoruz. Yani öyle bir ortam var ki bir kadının hayatta kalma şansı %yok civarındahmeda. Nargile kuruluyor, çaylar geliyor, televizyonda neidüğü belirsiz pop müzik vs derken baya bi kakara kikiri oluyor. Evdekilerin bi kısmı öğrenci bi kısmı çalışıyor. Birkaç tanesi gayet iyi İngilizce biliyor ve muhabbet eğlenceli. Yine muhabbet derinleşiyor ve her İran’lının bana sorduğu soru onlardan yine geliyor. Sizin hükümetle olan probleminiz tam olarak ne? Gerçekten oradan gözükmüyoruz. Nerelisin sorusuna İstanbul diyorum ama tam hatırlayamayıp “bi köprü var, iki kıta arasında olan şehir neresi?” diye soruyorlar. İstanbul konusunda da aydınlandıklarına göre politika muhabbeti devam edebilir. Genel olarak durumu açıklıyorum zaten artık alışkanlık oldu otomatik şekilde hızlı özet geçebiliyorum. Akşam yemeği için bikaç parça bişeler almaya gidiyorum bakkala, eve dönüp yemek hazırlıyoruz ve akabinde biraz daha muhabbetin ardından yatışa geçiyorum. Evde yatak olmadığından yastık ve yorganı yere atıp yerde yatıyoruz. Yarın ne olacak hiç bilmiyorum, 1-2 gün burdayım o kesin.

Gökhan
=)(=

 

2 Responses

  1. peri

    yolculuğununun iyi geçtiğine çok seviniyorum.Yazılarını zevkle okuyorum

    Yanıtla
  2. Kemal Kaya

    Bazen bir şehre gidiş/giriş güzelse şehir de güzel geliyor insana. Ne de olsa hislerimizle hareket ediyoruz. Tahmin ediyorum İsfahan’ı seveceksin.

    Yanıtla

Yorum Yazın

Email adresiniz yayınlanmayacak.