Geçen sene Malezya’da tam bu zamanlarda Ipoh şehrindeydim. Hatta oradan Cameron Highlands’e geçmek istemiş ama yoğun yağış nedeniyle tehlikeli olabileceğini söylediklerinden dolayı vazgeçmiştim. Bu sefer şansım yaver gitti, yine yağış var ama tehlike arz edecek kadar değil. Ama çok garip, neredeyse tamı tamına aynı zamanlara denk geliyor, arada bir kaç gün fark var sadece. Hiç de planlanmış bir olay değil ve zaten ben bir ülkeye giderken mevsimine, sezonuna bakmadan gidiyorum. Yağmursa yağmur, onun da güzelliği ayrı kafasındayım zaten.

KL’dan otobüs biletimizi alıp yola koyulduk. Couchsurfing’den kaldığımız Wann bizi uyarmıştı baya kıvrımlı yollar olacak diye ve cidden de öyle oldu. Hem Burcu’nun hem benim baya bi kafa yamuldu. Kilometrelerce yılan gibi bir sağa bir sola kıvrılan yollardan imanımız gevredi resmen! Öyle ki bazen trafikten dolayı otobüs durduğunda benim kafam hala sağa sola gitmeye devam ediyordu.

Velhasıl sonunda Cameron Highlands’e vardık. Başlarda 2 gün kalırız geçeriz diyorduk ama işte tam burda zaman sınırlamamız olmamasının en büyük avantajını kullanmaya karar verdik çünkü Kuala Lumpur gibi bir metropolden sonra bu kadar güzel bir doğa ile karşı karşıya gelince taksini yapmak aptallık olurdu! Kalacak yerimizi biraz da pazarlıkla fiyatı çekebildiğimiz kadar aşağı çekip ayarladıktan sonra hemen kendimizi doğanın kollarına atasımız vardı.

20151106_102523

Geldiğimizde deli gibi bir yağmur vardı ve kaldığımız süre boyunca da devam etti ancak bundan şikayet etmek için bir türlü sebep bulamadım çünkü bu kadar güzel bir doğa başka türlü oluşamazdı! Doğası dışında buranın benim için en güzel tarafı yepisyeni gezginler tanımak oldu. Daha henüz takip etmeye başladığım Gülen ve Murat’ın sayfası olan Bi gezip gelelim biz’den öğrendik ki onlar da aynı vakitlerde Cameron Highlands’de olacaklar. Hemen onlarla buluşup hızlı şekilde kaynaştık tabiki.

Gülen ve Murat'ı takip edin derim :)

Gülen ve Murat’ı takip edin derim :)

Bulunduğumuz yere 3km ötede olan bir çay tarlasına yürümeye karar verdik. Benim muhteşem iç güdülerimle yolu kısaltma çabalarımla tüm ekibi az kaldı sakatlayacaktım ama neyse ki sağ salim mekana ulaştık. Çayından pek bir halt anlamasam da manzara nefes kesici güzellikteydi. Fotoğraflarda photoshop yoktur :).

20151106_104057

GoPro’nun etkin kullanımı: Uzanılamayan su şişesini toplamak

20151106_103035

Yolu kısaltmama en çok Murat mutlu olmuş gibi görünüyor :)

Yolu kısaltmama en çok Murat mutlu olmuş gibi görünüyor :)

20151106_121638 20151106_121203 20151106_121026 20151106_120322 20151106_114012

Cameron Highlands’in en sevdiğim yanı ufacık bir merkezden ibaret olmasına rağmen gerçekten ama gerçekten arayabileceğiniz her şeyi bulabileceğiniz bir yer. Yemyeşil bir doğanın ortasında postaneden, starbucks’a, hastaneden binbir çeşit restoran ve kafelere, minik pazarlara her şey var. Yaşasan yaşanır hani, pek de bir yokluk çekmezsin. İşte bunların hepsi ileride yaşlandığımda “lan gideyim de şurda öleyim bari” diye düşündüğümde bana alternatif sağlayacak seçenekler. Cameron Highlands da kesinlikle bu yerlerden birisi. Eğer deniz tutkunuz yoksa ve sadece yemyeşil ormanların içinde bir yerde yaşamak istiyorsanız burası gayet uygun bir yer. Fiyat olarak da oldukça makul her şey. Özellikle burada yaşamaya başlayınca zaten herşeyin en ucuz olduğu yerleri keşfedip ayda 1000 liranın altında güzel bir hayat yaşamaya başlanabilir gibi gözüküyor.

Yağmurun deli gibi yağmaya başladığı bir başka günde üşenmeden buranın meşhur Boh Çayını içmeye gittiğimize pek pişman olduğumuz söylenemez. Çayı bizim çayın yerini tutmasa da güzel ama yol daha güzeldi :) Yağmurla birlikte ortaya çıkan börtü böcükler ise benim için ayrı bir güzellik oldu :)

20151106_123208

Çay toplayan işçiler

20151106_124922

Abi biraz somurtuyor gözükse de 1sn sonra gayet sıcak bir gülümsemeyle selam verdi :)

20151106_111142 20151106_131127 20151106_123237

Yeni bilekliğim :)

Yeni bilekliğim :)

Sevgili dostum Scolopendra :) İnsanı ısırarak öldürme riski çok düşük ancak canlı yerseniz midenizi delip bir tarafınızdan dışarı çıkabilme gibi yetenekleri var :)

Sevgili dostum Scolopendra :) İnsanı ısırarak öldürme riski çok düşük ancak canlı yerseniz midenizi delip bir tarafınızdan dışarı çıkabilme gibi yetenekleri var :)

Akşam oturduğumuz bir kafe de biralarımızı içerken mekanın Çinli sahibi gelip nereli olduğumuzu sordu. Türk olduğumuzu öğrendiğinde ise “aaaa Atatürk uyanıp gelicek siz de kurtulacaksınız!” gibi bir şey söyledi. Ben cidden dumur oldum, aslında hepimiz olduk. Sonra mevcut hükümetin ne kadar kötü işler yaptığını ve Atatürk’ün kurduğu ülkeyi mahvettiğini anlattı. Eh, bize söyleyecek bir şey bırakmadı zaten :) Hükümetimizin şöhretinin buraya kadar gelmesi bir yana bu kadar uzaktaki insanların Atatürk’ü kendi ülkemizdeki insanlardan daha iyi tanımaları en çok ilgimi çeken durum oldu!

2 gün kalacaktık ama 4 güne çıkarttık. Murat ve Gülen gönüllü bir iş yakaladılar ve daha uzun kalmaya karar verdiler (şanslılar!).

Biz ise artık Tayland öncesi son durak olan Penang’a doğru biletimizi almış ve yola koyulmaya başlamıştık bile. Normal şartlarda bu kadar hızlı hareket etmediğimden yol biraz yormaya başlamıştı beni. Penang’da 2 hafta civarı kalacağımızdan biraz rahatlarız diye çok dert etmedim. Gelişe göre daha rahat bir yolculukla otobüs bizi Penang’a getirdi.

Geçen sene de geldiğim Penang’ı bu sefer Burcu’ya göstermek istiyordum ve açıkçası çok seveceğinden emindim ancak şehir güzel olsa da yağan aşırı yağmur ve yağmur olmadığında olan aşırı sıcaklardan dolayı biraz hostele hapsolduk diyebilirim. Gerçekten abi yok böyle bir sıcak!!! Sıcak ve nem ikisi bir arada resmen boğucuydu. Biraz bulut ve gölge bulduğumuzda kendimizi hemen sokaklara atıp Penang’ın meşhur sokak sanatlarının tadını çıkartıyorduk.

12193353_909455932474465_2790375641106684075_n 48_canon-st 20151109_142818 20151109_142846 20151114_145429 20151114_145250 20151119_140410 art15 streetart_penang stratart Penang_Malaysia_Street-art-23 art09 14476688082_75c8b08e22_b

Olur da gidereniz kesinlikle gidin diyebileceğim bir restoran/bar var, Downtown Art Heritage Cafe. Hem yemekler hem de içecekler doyurucu ve aynı zamanda gayet uygun fiyatlarda. 4,5 liraya bir yumurtalı mayonezli değişik bir sandviç yedim ki o fiyata daha büyük sandviç görmedim ben hayatımda!

Penang hem sokak sanatı hem de yemek konusunda cennet gibi bir yer. Malezya’nın geri kalanına göre çok daha gelişmiş bir şehir diyebilirim. Gelişmişlikten kasıt teknoloji yada mimari açıdan değil tamamen kültürel açıdan. Bunun en büyük sebeplerinden biri de Penang valisinin Çinli olmasından dolayı olduğunu öğrendim. Kültür gerçekten herşeyden önce geliyor ve ülkede bir kaç şehir gezince çok net bir şekilde bunun ne kadar doğru olduğunu görebiliyorsunuz. Her sene düzenlenen etkinliklere binlerce sanatçı katılıyor ve şehir içinde nereye giderseniz gidin mutlaka bir sokak sanatı, etkinlik, müze yada benzeri bir şey görüyorsunuz. Çoğunluk İngilizce konuşuyor ve fiyat olarak da gerçekten uygun. Benim bulabildiğim en ucuz hostel 12 ringgit (9-10 lira). Yemek olayı da sokak yemekleri yediğiniz sürece –ki olması gereken de bu- onu da oldukça uygun fiyatlara çıkartabiliyorsunuz.

Hostelden dışarı çok fazla çıkamadığımız için bir de şansımızı couchsurfing’de deneyelim dedik. Saad isimli bir arkadaş 4 gece için bizi kabul etti.

277f1839-2c8b-4084-aaf5-39e9ad279079

Kendisi Pakistan’lı ve 1 senedir Penang’da çalışıyor. Evini ilk tarif ettiğinde sorduğumuz kişiler “vaaay, oooo, iyisin hacııı” şeklinde tepkiler veriyordu. Anladık iyi yerde kalıyor demiştim ama geldiğimde hakkatten baya iyi bir yermiş onu anladım.

12335984_10153816912627700_1329943518_n

Fazla düzenli bir salon!

12358486_10153816912637700_229215035_n

Ah bir de şu binalar olmasaydı

12358104_10153816912682700_656487121_n

Oda manzarası

Daha önce kaldığım couchsurfing evlerine göre çok daha iyi ve lüks bir evdi. Gayet şahane bir manzara, geniş ev, içi full buzdolabı (bunun neden önemli olduğunu az sonra anlayacaksınız), duvarda sabit bit ipad üzerinden evdeki kamera ve ışık sistemlerinin kontrol edilmesi, havuz vs. vs. İlk gün Saad ile biraz muhabbet ettikten sonra bana evin anahtarlarını sabah masanın üzerine bırakıp çıkacağını söyledi, eyvallah dedim. Muhteşem rahat bir yatakda şahane bir uyku çektikten sonra sabah kendimiz yaldır yaldır anahtar ararken bulduk. En sonunda bulamayınca Saad’a mesaj attım ve anahtarı unuttuğunu, kapıyı da üzerimize kilitlediğini öğrendik! O kadar kötü hissetti ki, lütfen evde ne kadar yemek varsa yiyin dedi :) Eh biz de acıktık yani su yakmıyoruz netice de, evdeki dolabı açıp içinde yiyecek aramaya başladık ve oldukça tanıdık yüzler gördük :)

20151112_105852 12346648_10153816912692700_253076815_n

Yakın zamanda Türk bir arkadaşı ülkeye gidip gelmiş ve ona yiyecek bişeyler getirmiş, ayıp olmasın diye onlara pek çökmedik ama geri kalan ne varsa ufak tefek bişeler yaptık yedik ve tüm günü evde geçirdik. Aslında çok da fena olmadı, deli gibi sıcakta mis gibi klimalı evin tadını çıkarttık. Yarım kalan işlerimizi tamamladık vs şimdi düşününce hakkatten iyi olmuş. Akşam eve geldiğinde ise kapıdan girer girmez özür dileyerek ilk işi anahtarı bize vermek oldu :)

O günün akşamında da Saad artık yatmış, biz de gece gece mutfaktan bir şeyler tırtıklamaya başlamıştık ki dedik artık biz de yatalım ayıp olmasın adama. Salonun ışıklarını kapatmak için düğme arıyorum, hepsini denedim tek bir tane kaldı denemediğim onun da üzerinde kırmızı x işareti var. Ulan bok var, bırak açık kalsın ışıklar sana ne? Olur mu tabi, hemen bastım düğmeye ve bütün evde sirenler çalmaya başladı! Bu evde panik düğmesi denen bir şey varmış, acil durumlar için. Zangır zangır sirenler çalarken hakkatten panikledim, panik düğmesi gerçekten işe yarıyormuş. İşin ilginç tarafı o kadar sirenler çalmasına rağmen bizim eleman bir türlü uyanmadı. Susacak gibi değil gideyim uyandırayım dedim, uyandı ve sesleri duyunca koşarak salona geçti. Duvarda ki şu iPad üzerinde alarmı susturmak için şifreyi giriniz ibaresi çıkmıştı ve Saad şifreyi bilmiyordu yada unutmuştu. Ben, Burcu ve Saad üçümüz boş boş şifre ekranına bakıyoruz ve alarmlar tüm apartmanı inletiyordu. Saad çaresiz bir şekilde sürekli ekranda iptal’e basmaya çalışıyordu ancak pek tabiki işe yaramayacaktı. En sonunda ben deneyeyim dedim ve ekrana 1234 yazdım…”Disarmed” yazısı çıktı ve her şey normale döndü. Gece gece saçma salak bir iş yapmış olmanın haklı utancıyla çok özür dileyerek yerin dibine girdim. Eh ulan kırmızı X ne ya? İnsan başka bişey yazar oraya ben nerden bileyim. Meraklıyım işte, direk bastım :)

Şansımıza orada kaldığımız günlere denk gelen bir Couchsurfing toplantısı vardı ve hemen atladık katılalım dedik. İyi de oldu zaten, bayadır kimseyle muhabbet edemiyorduk. Saad iyi hoş eleman da pek bir muhabbeti yok gibi. Fazlasıyla kendini işe gömmüş bir arkadaş. Toplantıya görünürde 8 kişi gelecek gibiydi ama toplamda 25’i bulduk ve acayip güzel geçti. İşin komik tarafı o kadar kişi arasında Malay sadece 4 kişi vardı. Hatta Malay kızlardan biri Ezgi Mola’ya benziyordu ve ona dedim bak bizde böyle bi sanatçı var ona benziyosun diye, fotoğrafını görünce kız baya bi utandı. Ezgi Mola’yı baya bir beğenmiş olacak ki çok teşekkür etti :) O akşam orda farklı farklı bir çok ülkeden insanla konuştuk, çok güzel muhabbetler döndü ve couchsurfing toplantılarını ne kadar özlediğimin tekrar farkına vardım. Hatta bir arkadaşın doğum günüydü de heralde 8-10 farklı dilde mutlu yıllaaar sanaa şarkısını söyledik :)

12241416_1031442680263014_4984959841268686538_n

Malezya biraz tutuk başlasa da couchsurfing sağolsun biraz eğlence ve renk kattı bize. Artık trenle 15 saat önce Bangkok ve sonra aynı günün akşamı beklemeden 12 saatlik bir başka trenle Chiang Mai’ye doğru devam etme vakti geldi. Çantalarımızı toplayıp adanın karışındaki anakarada bulunan Butterworth tren istasyonuna geçmek üzere feribota bindik. Binmeden önce bilet alacağımız yeri baya bi aradık bulamadık, meğersem bedavaymış :) Vapurdaki Hintliler Burcu’nun kıçına başına bakmaya başlayınca ben de çareyip sırtçantalarından kale yapıp kıçını duvara yaslatmak olduğuna karar verdim, problem çözüldü!

20151120_12341820151120_123225

Kara göründü, Tayland yolculuğu başlıyor!

Kara göründü, Tayland yolculuğu başlıyor!

İlk defa kara yoluyla giriş yapacağız ve 15 günlük vizeyi iyi değerlendirip sonra ülkeye gir çık yaparak tekrar 1 aylık vize almayı planlıyoruz. Son yaşanan Bangkok’da ki bomba eylemlerinin vizeye bir etkisi olup olmadığını yaşayıp göreceğiz.

 

6 Responses

  1. Onder Dinkci

    Gökhan Hepşen , gerçekten çok güzel bir yazı olmuş. Ben hayatım boynunca göremeyeceğim yerleri sayende okuyup öğreniyorum. Teşekkürler :)

    Yanıtla
  2. Onder Dinkci

    Gökhan Hepşen , gerçekten çok güzel bir yazı olmuş. Ben hayatım boynunca göremeyeceğim yerleri sayende okuyup öğreniyorum. Teşekkürler :)

    Yanıtla
  3. Onder Dinkci

    Gökhan Hepşen , gerçekten çok güzel bir yazı olmuş. Ben hayatım boynunca göremeyeceğim yerleri sayende okuyup öğreniyorum. Teşekkürler :)

    Yanıtla
  4. Onder Dinkci

    Gökhan Hepşen , gerçekten çok güzel bir yazı olmuş. Ben hayatım boynunca göremeyeceğim yerleri sayende okuyup öğreniyorum. Teşekkürler :)

    Yanıtla
  5. Onder Dinkci

    Gökhan Hepşen , gerçekten çok güzel bir yazı olmuş. Ben hayatım boynunca göremeyeceğim yerleri sayende okuyup öğreniyorum. Teşekkürler :)

    Yanıtla
  6. Onder Dinkci

    Gökhan Hepşen , gerçekten çok güzel bir yazı olmuş. Ben hayatım boynunca göremeyeceğim yerlersi sayende okuyup öğreniyorum. Teşekkürler :)

    Yanıtla

Yorum Yazın

Email adresiniz yayınlanmayacak.