Dün Fulsen bir yazı yazmış ve okurken seçtiğim yolun doğru olduğu yönünde tekrar bir onay almış gibi oldum. Açıkçası onay almak gibi bir derdim yok ancak birilerinin seninle benzer bir yolu paylaşıp kendi yollarında mutlu olduklarını görmek benim hoşuma giden bir şey.

Yazısında diyor ki; ” Evet, iki ay sonra otuz üç yaşımı dolduruyorum. Ortalama insan ömrüyle kıyaslandığında öngörülen hayatımın %42’sini geride bırakıyorken yarın ölmeyeceğimin de garantisi yok. Peki, böyle bir hayatı yaşamak için neden Sosyal Güvenlik Kurumu’nun beni “emekli” ilan etmesini beklemeliyim?

Var mı buna bir cevabı olan? Şu anda bunu sizlerin yüzüne söylüyor olsam %99’unuz “e para?” diyecek biliyorum. Çünkü hepiniz yazının içinde geçen yarın ölmeyeceğinin garantisi olmadığı kısmını atlayıp SGK kısmına takıldınız. Geri kalan %1 ile sabaha kadar konuşabilirim, %99’a ise ancak tebessümlerimi sunabilirim. Ancak kendinize sormanızı istediğim bir kaç soru var.

– Hayatınızda bu denli kulağa çılgınca gelen ancak aslında kimsenin görmeye cesaret edemediği kadar mantıklı bir kararı verebilmiş kaç kişi var? (mantık kısmını göremiyorsanız sadece kulağa çılgınca gelen bir kararı da kabul ediyorum)

– Eğer böyle bir kişi yoksa sizce bunun sebebi milyonda bir olabilecek bir durum olması mı yoksa saçma bir karar olması mı?

– Bu kişi yaptığı şey için kendisini sizin yapmadığınız şeylerden dolayı hissettiğiniz kadar suçlu hissediyor mu? Aslında bu fazla bile, bu kişi her hangi bir şekilde verdiği karardan suçluluk duyuyor mu desem de yeterli?

– Mantıklı bir şey için 6 milyar kişinin saçma demesi onu mantısız kılmak için yeterli mi?

– Yaşadığın hayatın kontrolü senin elinde mi?

Ne kadar sıkıcı sorular di mi? Cevap verme zorunluluğunuz yok hiç birine, bunlar tamamen hayatında ki bazı şeyleri değiştirmek isteyen insanların sürekli olarak her gün sorguladıkları sorular. Eğer okuyunca kafanızda bir soru işareti ve “hakkatten lan?” balonu çıkmıyorsa siz bu insanlardan biri değilsiniz demektir. Zaten soruları sorma sebebim cevap aramak değil zihninizde bir soru işareti oluşup oluşmadığını göstermekti.

Kendi kendine soru sormak bir nevi delilik ve cesaret işidir ama şöyle de bir gerçek var ki bu dünya’nın daha güzel olmasını sağlamış herkes de biraz öyledir. Tarihde yaşamış hangi kahraman biraz deli değildi? Hepsi bir yerde karşısına çıkan “mantıklı” kabul edilen ve yapılmaması öngörülen şeyleri çiğnememiş midir? Hepimize Don Kişot’a gülmemiz gerektiği aşılanmıştır çünkü yeldeğirmenlerine savaş açmış bir delidir. Merak ettiniz mi acaba neden diye? Peki yaşadığınız hayatı sorguladınız mı acaba neden diye?

Gökhan

 

 

 

 

2 Responses

  1. çağrı öz.

    Şu sorduğunuz soruları hala neredeyse her gün işe geldiğimde ya da evdeyken soruyorum. Yalnız sizin bahsettiğiniz tarz yaşamı gerçekten istiyor olmak birinci önemli faktörken bir diğeri – ki bunu kimse yadsıyamaz – bunu sürekli yapabilmek için yalnız olmanın en azından küçük çocuk sahibi olmamanın gerektiğidir. Ayrıca ve ne yazık ki, siz bir ev kirası aldığınızı sık sık ifade etmektesiniz ve bunun için epeyce bir çalıştınız, doğru mu? İşte o emekliliği bekleyenlerin de çoğu bunun peşinde bir anlamda. benim bir evim yok daha doğrusu kirasını alabileceğim bir evim yok, emekliliğime ise çok az var ve o dolarken kredisi bitmiş bir de evim olacak ve yapacağım ilk şey o evin kredisi biter bitmez satıp İstanbulu terk etmek olacak, yoo sizin gibi dünyayı gezmeye çıkmayacağım, ben istediğim başka bir şehre göç edip sonra her fırsatta gezme derdindeyim, ki bu arada çılışıyorken de neredeyse her fırsatta gezmekteyim. Sizinkisi bir yaşam tarzı, ben kişisel olarak böyle bir hayatı isteyenlerden değilim, ben ülkemin daha çok sevebileceğim bir yerinde yaşayıp, bağımla bahçemle uğraşıp, fırsat buldukça da gezmeyi isteyenlerdenim daha ziyade. Yani sizin yaptığınız gerçekten güzel bir iş yadsınamaz ama başta söylediğim koşullar da, kişinin böyle bir yaşam isteyip istemediği de önemli bu işte. Haa benim asıl takıldığım insanlar esas şu her daim fazlasıyla parası olup cesaret edip de bir kere bile maceraya atılmamış insanlardır ki, onlar da zaten belki de bu yüzden paralılardır bilemiyorum. Ama elin yabancısı parası olsa da dünyayı geziyor, en azından tatillerinde sanki zengin değilmiş gibi motosikletiyle, bisikletiyle ya da yürüyerek gezeni bizden çook fazla. Biz toplum olarak hani hep övündüğümüz at üstündeki o göçebe yaşantımızı tamamıyle terk edip güvenli limanlara sığınmış bir milletiz, bırakın gezmeyi, dünyanın en önemli turizm ülkelerinden biri olması gereken bir coğrafik bölegede daha ülkenin en büyük ekonomi kaynağı bile değil turizm. Ama her şeye rağmen son yıllarda özellikle yalnız(bekar da diyebiliriz) insanların sizin yaptığınız şeyi yapar olduklarını görmek gerçekten ülke adına önemli, zira sizler bir anlamda ilk örneklersiniz. Ama dediğim gibi bu soruları sormak demek ille de hayatını bambaşka yöne çevirmek demekle eşdeğer değil bir çok insan için. Ve bir ama daha, ama yine de en azından emekli olmuş olup da hala evini barkını satıp daha huzurlu bir şehre ya da bir kasabaya niye yerleşmez İstanbul heyulasında yaşar bizim insanımız bunu da aklım almıyor. Oysa aynı emekli maaşıyla orada çok daha kolay geçinilebiliyor ve üste gezmek için para bile kalıyor.

    Yanıtla

Yorum Yazın

Email adresiniz yayınlanmayacak.