Çocukların sınavlar biter ve ben de biraz şehirden uzaklaşmak ve kafa dinlemek için Pokhara’ya doğru Letty ile birlikte yola çıkıyoruz. Geldiğinden beri çok fazla konuşmuyor ve açıkçası bu konuda hiç rahatsız değilim. Sürekli durmadan konuşan biri olmasındansa sadece gerektiği zaman konuşan ve kendi dünyasında takılan biri olması şu anki ruh halim için fazlasıyla iyi bir durum.

Sabah erkenden yola çıkıyoruz ve taksiyle otobüs istasyonuna gidip “Microbus” denilen bizim klasik okul servislerinin modifiye edilerek 16’dan 25 kişiye çıkartılmış olan bir araca binip yola çıkıyoruz. Kıçımın yarısı boşlukta, diğer tarafı rahat. Kıçın dolu tarafından bakarak mutlu olmaya çalışıyorum. Yaklaşık 5 saat sürecek yolculuk çok da kötü sayılmaz. Muavin yer olmadığı için arada bir kucağıma oturmasa biraz daha iyi olabilirdi ama neyse, olur öyle…

IMG_1808
Kathmandu trafiğinden çıkmamızın ardından yemyeşil vadiler baş gösteriyor ve cidden seyrine doyum olmayacak güzellikte doğa içinde yola devam ediyoruz. Bir iki molanın ardından elemanlardan birinin güzel görünen bişey yediğini görüp hemen atlıyorum muhabbete ve daha gitmeden Pokhara gezisine limon sıkmayı başarıyorum. Sanırım bir şeyler kötü gittimi tersine çevirmek zor, her türlü gelene katlanacaksın.

Eleman tıp fakültesi terk, her 15dk da bir bunu tekrar ediyor. Pokhara’da Hırvat ve Sırp bir turist grubuna resmi olmayan bir şekilde rehberlik edeceğini, eğer istersek onlara katılabileceğimizi söylüyor. Maddi olarak çok bir şey yapamayacağımızı ve bu yüzden mümkünse göle yakın bir yerde bildiği ucuz bir otel varsa onu önermesini istiyorum. Telefon ediyor vs, geceliği 7$’a güzel bir otel ayarlıyor. Kendisi de o otelde kalacak olduğundan gittiğimizde beraber gideriz diyoruz. Şu ana kadar her şey güzel, hiç bir sıkıntı yok.
Pokhara’ya ulaştığımızda ise arkadaş teyzesinden para alması gerektiğini o yüzden bir 10dk kadar beklememizi istiyor. Bir otelin lobisinde yemek ısmarlıyor, muhabbet ediyor, bir yandan teyzesinden telefon beklerken bir yandan patron gibi sağa sola emirler yağdırıyor, garsonları el pençe divan ettiriyor resmen. Enteresan bir kişilik, henüz 25 yaşında olmasına rağmen gereğinden fazla konuşuyor ve fazla hiperaktif. O başta dediği 10dk oluyor yaklaşık 2 saat. Ha oldu ha olacak derken en sonunda parayı alıyor ve yola çıkıyoruz. Önce oteli aramaya koyuluyoruz, kendisinde ne otelin telefonu nede rehberlik edeceği turistlerin numarası var. Sora sora buluruz diyor ve başlıyoruz otellere “Buraya 16 kişilik bir Hırvat-Sırp ekibi geldi mi?” diye. Yok yok yok yok bulamıyoruz. Ben diyorum bak yeğenim yanımda kız var yorgun, ben de yorgunum bırak bizi biz gidelim otelimize. Tamam diyor ama önce birazcık dolaşalım, oraya gidelim buraya gidelim şöyle yapalım böyle yapalım. Hayır bizi yontmaya çalışıyor desek anlayacam da öyle bi hali de yok. Bir dağın tepesindeki Stupa’yı gösteriyor ve hadi oraya gidelim diyor! Lan bi git otele gidecez biz diyorum ve basıp gidiyoruz, peşimizden geliyor hemen güle güle şaka yaptım zaten diye. Ulan beni mi bulur bunlar her daim anlamıyorum ki.

Sinir bozucu elemana ara verip biraz Pokhara’dan bahsetmek gerekirse gerçekten aşırı turistik bir yer olmasına rağmen Phewa adında muhteşem bir göle sahip. Bulunduğumuz yerden ardı arkasına sıralanmış 7 dağı görmek mümkün. Şansımıza ne çok sıcak ne de serin bir gün, ve dolaşmak için birebir. Biraz göl kenarında dolaşıyoruz ve o an tüm keyfimiz yerine geliyor. Benim için bile aşırı pahalı sayılmaz ancak normal bir tatil bütçesiyle gelindiğinde tadından yenmeyecek güzellikte bir tatil yapılabilir. Dünya’nın en yüksek Ziplining aktivitesi de burada yapılıyor, yerden tam 1500mt yükseklikte bir ipe bağlı olarak karşı tarafa geçiyorsunuz. Bunun dışında bungee jumping, yamaç paraşütü, rafting gibi bir çok sporu da oldukça ucuza yapmak mümkün. Çok güzel restoranlar var, turistik olsa da arada bir turist olmak da sağlığa iyi geliyor sanırım. Bira ve kendimi şımartacak bir yemek yemeyeli olmuştu baya. Hemen hemen her yer göl manzaralı teraslar ve otellerle dolu. Yetimhane’de ki dostum JK bana Pokhara için 2 gün yeter demişti. Açıkçası ilk intiba rahat 1 hafta kalabilirim şeklinde oldu. Gerçekten Kathmandu ne kadar sakin ve huzurlu bir yer olsa da Pokhara bu kadar turistik olmasına rağmen çok daha huzurlu ve güzel bir yer.

1457670_10151950155531746_376596674_n

IMG_1810

Otele geldiğimizde fiyatta tabiki huzursuzluk yapmak isteyen ve 10$ a çıkartmak isteyen adama fiyonklu bir el işareti yapıp çantamı alıp gidiyordum ki hemen önceki fiyata razı oluyor. İlk başta odayı gösteriyor ve çift kişilik bir yatak var başka da bir şey yok, buyrun diyolar. Letty ve ben’i çift zannettikleri için ayrı odalarda kalacağımızı düşünmemişler. Neyse sıkıntı olmuyor, ayrı odalara geçiyoruz ve fiyat değişmiyor. 3 kişilik geniş bir odada kalıyorum ve temiz görünüyor. Ama aradan 15 dk geçmeden kapı çalıyor ve ismini bile hatırlamak istemediğim arkadaş beliriyor. Haydi tamam yerleştik çıkalım biraz dolaşalım etrafı görelim ne var ne yok öğrenelim vs.vs. . Şu an yazarken bile gerildim yemin ediyorum. Çekiyorum kenara arkadaşı ve biz buraya eğlenmeye değil dinlenmeye geldik diyorum. 3 gün boyunca odalarımızdan çıkmayacaz, hiç bişey yapmayacaz, sadece yatacaz diyorum. Normal biri olsa anlar ama bu eleman nedenlerini sormaya başlıyor. İyiden iyiye gerilmeye başlıyor sinirlerim ki sanırım o anda anlıyor durumu ve tamam ben tek dolaşırım diyip gidiyor.

Burada sürekli bu adamdan bahsetmek istemezdim ancak Pokhara gezisinin %90’ında sürekli olarak dibimizde olduğu için mecburum. Eleman çıkınca ben de Letty’nin kapısını çalıyorum, yürü biraz dolaşalım şundan uzakta az kafa dinleyelim diyorum. Çıkıp biraz dolanıyoruz ve bu süre zarfında Kathmandu’da aynı odada kalmamıza rağmen pek tanıma fırsatım olmayan Letty’i biraz daha tanıma fırsatım oluyor. İçine kapanık desen değil, dışa dönük desen hiç değil. Kendi dünyasında takılan bi kız. Kollarında ki faça izlerinden sıkıntılı bir gençlik geçirdiği belli, erken yaşta babasını kaybetmiş ve psikoloji okurken ünv. dondurup bir süre seyahat etmeye karar vermiş. 22 yaşında bir kız için baya cesaretli çünkü tek başına seyahat ediyor ve bu durumdan biraz korktuğunu da ifade ediyor. Normal şartlarda Pokhara’ya gelmek istiyor ancak tek başına gelmekten korkuyordu. Ben gideceğimi söyleyip kendisine teklif ettiğimde de hemen kabul etmesinin sebebini şimdi anlıyorum. Dışardan baktığında tipik bir Amerika’lı gibi boş görünüyor ancak çok dolu olduğu belli. O pek anlatmak istemiyor ben de konuşmaya zorlamıyorum. Açıkçası benim de pek fazla dinleyesim olduğu söylenemez şu an için. Biraz kafa dinlemek için kaçıp bira + bilardo olayına giriyoruz. Letty’nin boyu yetmediğinden baya bi zorlanıyor :)

IMG_1817

Baya bir gezip dolaştıktan sonra otele döndüğümüzde “Neredesiniz siz? Her yerde sizi aradım! Girmediğim sokak kalmadı.” şeklinde karşılanıyoruz. Yine hadi çıkalım dolaşalım gezelim teklifini ben çok yorgun oldugumdan duş alıp yatacam diyip reddediyorum, keza Letty de aynı şekilde. Beklenmedik bir şekilde anlayışla karşılıyor ve odasına gidiyor. Aradan yarım saat geçiyor ve kapım inatla çalınıyor, açıyorum “Gökhan, dostum…Önemli bir şey konuşmamız gerek” diyor. Haaah! Tamam büyük final geldi diyorum kendime. Bakalım ne çıkacak altından.
Ailesinden başlayarak tüm seceresini bana anlattıktan sonra eski kız arkadaşının nişanlısının bunu tehdit ettiğini ve her yerde onu aradıklarını söylüyor. Hatta eleman Kathmandu’da yaşıyor olmasına rağmen burada bile takip ediliyormuş. Bu ülkeden kaçması ve kurtulması lazım. Türkiye olur, Amerika olur farketmez diyor. Sonunda sadede gelip, 20.000$’ı olduğunu ve “bu parayı Letty’e versem benimle evlenir mi?” diyor :). Ancak saygıda kusur etmeyip tabi sizin aranızda gerçekten bir şey yoksa yada ileride bir şey düşünmüyorsanız diye ekliyor! Pek ince ruhlu. Kıssadan hisse yaklaşık 2 saat boyunca bunun olmayacağını söylüyorum. Letty’le konuşup ikna etmem için yalvarıyor. İlla istiyorsan git kendin konuş ama zaten böyle bişeyi kabul etmeyecek diyorum. 20,000$ Los Angeles’da yaşayan ve çalışan biri için öyle çok büyük risk almaya değecek bir para değil diyorum ama dinletemiyorum. Ertesi gün gidip konuşuyor ve tabiki red cevabını alıyor. Peşimizi bırakmamakta ısrarlı, kendisini görmediğimiz ufak anlarda kaçıp yemeğe, dolaşmaya gidiyoruz. Bir sabah yine bir grup turisti rehberlik için ikna etmeye gitmeden önce bize sıkıca o gelene kadar odalarımızda beklememizi, hiç bir yere gitmememizi, beraber kahvaltı yapacağımızı tembihliyor. Biz de tabiki kendisi gider gitmez çıkıp kahvaltı yapmaya göl kenarına gidiyoruz.

Hayatımda hiç göl kenarında kahvaltı yapmamıştım, cidden çok güzel bişeymiş. Herkesin bir şekilde Türkiye içinde yada dışında farketmez bunu yapmasını tavsiye ediyorum. Uzun süredir ilk defa yaşadığım için iyi hissettim kendimi. Uzaktan sinek gibi görünen yamaç paraşütleri, karlı dağ tepeleri, sessiz bir göl, lezzetli bir kahvaltı… Resmen şarj oldum. Ancak nedendir bilinmez bu keyif çok uzun sürmedi içimde. Geri dönme isteği çıkageldi ve ertesi günün sabahı dönmeye karar verdik.
Geri döndüğümüzde tabiki yine hesap vermemiz gerekiyor. Bütün gün neredeydik :) Deneysel bir tecrübe olması açısından kendisine açık açık nası bir manyak olduğunu anlatmaya karar verdim ve anlattım da. “Sanırım siz biraz yalnız kalmak istediniz” diye cevap verdi. Evet dedim. “Peki anladım” dedi ve eski gevşek ağızlı muhabbetine kaldığı yerden devam etti. En son anlattığı şey ise tüm sinirimi geçirdi ve bu çocuğa gerçekten acımama sebep oldu çünkü sanırım bu davranışlarının sebebi zihinsel olarak biraz problemli biri olması. Yanındaki odaya bir kız gelmiş yeni, kıza arkadaşlık teklif etmiş. Yani bildiğin normal arkadaşlık, kız da olabilir tabi neden olmasın demiş. Bunu duyunca kızın kapısında yarım saat beklemiş ve sürekli kapıyı çalarak “Hala bekliyorum niye gelmiyosun” diye ısrar edince kız en sonunda kapıyı kilitleyip elemanın gitmesini beklemiş. Yaklaşık 1 saat kadar daha kapısında oturup bekledikten sonra tuvalete gittiğinde bu fırsattan istifade kaçarak uzaklaşmış odadan. Bileklerindeki derin yaraları görünce de artık olayı kapattım zaten. Anlattığına göre acil serviste çalışan kız arkadaşını görmenin tek yolu buymuş, yoksa izin vermiyorlarmış vs. Doğru olsun yada olmasın bu çocuğun çok kötü bir durumda olduğu gerçeğini değiştirmiyordu. Benim için farklı bir tecrübe oldu, ondan geriye kalan ise bana hediye ettiği bileklik oldu.

Akşamdan biletimizi alıp sabah otobüsle yola koyulduk. 35 yaşlarındaki Nepalli muavin ile 18 yaşındaki Güney Koreli kızın karşılıklı cilveleşmesi, şarkı söylemesi ve en sonunda birbirlerine telefon numaralarını vermeleriyle son bulan yolculuğumuz boyunca ikimiz de neredeyse hiç ağzımızı açmadık. Eve geldiğimizde ise problemler son bulur diye umuyordum ancak evin en küçüğü Anil hastalandı ve yüksek ateş sebebiyle hastaneye kaldırmak zorunda kaldık. Hastane tüm Nepalliler için çok korkutucu bir yer çünkü burada sigorta diye bir şey yok. Hastane ücretini herkes kendi cebinden karşılıyor ve Raja ile JK her ne kadar çocuk için üzülseler de işin maddi yanını nasıl karşılayacakları konusunda sıkıntıdaydılar. Gecelik 17$ hastane yatak ücreti. 1 hafta kalması durumunda çok büyük bir sıkıntı olacaktı ama neyse ki hastalığın başında müdahale ettiğimiz için ilaçlarla eve gönderdi doktor. Ben hariç evde herkes hastalanmaya başladı, herkes de ateş ve kırılma var. En sonunda bugün, evin herşeyi olan ve çocuklara annelik yapan Didi olduğu yerde çöküp kaldı. Bir kaç gündür halsiz olduğunu görüyodum zaten ama bu kadar olduğunu tahmin etmiyordum. Evde herkesi bir telaş aldı. Biraz soğan koklattıktan sonra kendine gelir gibi oldu biraz, nabzı yavaşlamıştı ve şekeri düşmüştü belliki. Gidip çikolata, meyve suyu ve eczaneden glikoz alıp verdik toparladı. 3 gündür yemek yememiş doğru düzgün. Sebebini henüz ben de çözemedim, bana yemeği beğenmediği için yemek istemediğini söylediler ama pek inandırıcı gelmedi.

Yetimhanede ki son 1 haftam. Haftaya buradan çok uzaklarda bir  yerdeyim :)

2 Responses

  1. Zaliha Yılmaz

    Beni de aldın göl kenarına kodun :) güzel oldu boyle uçuş uçuş, böyle kekremsi bir şey oldu. Bir de ipucu yok mu, haftaya olacağın uzaklar nereler?

    Yanıtla

Yorum Yazın

Email adresiniz yayınlanmayacak.