Son birkaç gündür hem internet hem zaman konusunda ufak sıkıntılar oldu ve sayfayı güncelleyemedim. O yüzden tek tek yapmak yerine son 3 günü tek bir sayfada toplayayım dedim. Aslında bundan sonra da böyle mi yapsam diye düşünüyorum. Hergün güncelleme yapmak biraz abartı gibi gelmeye başladı bana :)

Persepolis’e yazık oluyor

persepolis

Tarihi bir eser oyularak su kanalı yapılmış

Bugün Mehran’ın ısrar etmesi ve eşinin de çok istemesi üzerine Persepolis’e gitmeye karar verdik. Normalde Shiraz’a gidip belki ordan giderim diye düşünmüştüm ama beleş arabayı bulunca anında vazgeçtim :) Persepolis, baya uzun ve derin bir geçmişe sahip ve açıkçası ne kadar derin olduğunu burada yazacak değilim. İsteyen zaten internette kıyamet gibi bilgi bulabilir. Ancak şunu söylemem gerekiyor ki bu kadar önemli bir yere sahip olan bu antik bölge çok çok ciddi tehlike altında. 2500 yıllık bir yapı halen iyi sayılabilecek durumda ancak açıkçası sözde korumaya çalışmasalar daha iyi durumda kalacak. Üstte biriken suyun aşağı akması için bu tarihi taşların üzerine oyuk açacak kadar öküz insanlar var. Gayet iyi durumdaki heykellerin ise etrafına cam geçirilmiş durumda, sebebi insanlar dokunmasın diye. Ancak üstü açık, yağmur kar problem değil nasılsa. Önemli olan insan eli değmesin! Bu dünya mirasıyla birazcık ilgiliyseniz bir zahmet kalkıp gelin ve yok olmadan görün. Bugün’ün en ilgimi çeken kısmı Mehran’ın karısı ve eltisi mi görümcesi mi bilimsel açıklaması neyse işte kardeşinin eşi neyi oluyosa osuyla beraber bizimle gelmesi oldu. Gelmesinde bişe yok ama ben bu kadar sıkıcı bir yerde bu kadar eğlenen tipler görmedim. Sürekli bir gülüşme, eğleşme, benimle hatıra fotoğrafı çektirme ve ama öyle böyle eğlenmiyolar. Ben çocukken lunapark’da bu kadar eğlenmedim şahsen. Meğersem kadın kısmının çok fazla dışarı gezmeye götürülmesi caiz değilmiş çoğunlukla. Neyse ki Mehran o kadar katı değil ve arada sırada götürüyor ve kızlar da tadını çıkarıyor. Hatta Persepolis’den çıkarken eşini zorla ata bindirmesi baya eğlenceliydi :) ???????????????????????

 

 

 

 

Sıkı takipçisi olduğum ve yazılarını çok beğendiğim Güneş’in olay yaratan Pegasus yazısını Mehran’a okudum. Mehran’ın tepkisi, “Eğer Güneş İran’lı olsaydı ve bir İran firmasını böyle eleştirseydi, şu anda hapisteydi!”. Neyse ki bizde böyle bir olay yok, henüz!

Yasaklar

İran’da birçok şey yasak. Bazıları gerçekten enteresan. Mesela, TV’da müzik aletleri göstermek yasak. Kadın’ın şarkı söylemesinin yasak olduğu zaten muhtemelen çoğunuzca biliniyordur. Sadece devletin izin verdiği müziklerin yayınlanması yasal ve dansın her türlüsü tabiki yasak! Kadınların bisiklete binmesi yasak. Aynı evde evli olmayan karşı cinslerin yaşaması yasak ve gay olmak da yasak :) Mehran’ın öğrencilerinden biri olan Mina ile tanıştım. İran’daki çoğu yeni jenerasyon kızlar gibi o da İngilizce öğrenmeye çok meraklı. 3-5 kelime parçaladı benimle ama hem tam olarak kendine güvenememesi hemde çok çekingen olması nedeniyle pek fazla konuşamadı. Mehran’ın ders verdiği diğer öğrenciler arasında da çoğunluk kızlardan oluşuyor ve işin kötü yanı aileler bu konuda pek sıcak değil çünkü kursa erkek öğrenciler de geliyor. Hatta kurstaki en başarılı öğrenci olan bir kız sırf aynı sınıftaki bir çocuk ondan hoşlandı diye dersi bırakmak zorunda kalmış. Aslında onun için bir problem değil bu ama ailesi bir şekilde bunu öğrendiği için zorla bıraktırılmış ki zaten karma eğitimin her türlüsü yasak. Can sıkıcı bir durum ama benim şahsi düşüncem bu kadar baskının sonunda kömürün elmasa dönüşmesi misali bir durum ortaya çıkacak ve tüm bu rejimi yıkacak bir gençlik gelecek. Umudum da, tahminim de bu yönde. Bu konuda Mehran çocuklara oldukça yardımcı oluyor. Benimle konuştukça açılıyor, açıldıkça içini döküyor. Ve itiraflar başlıyor... Mesela lisedeki çocukları alıp Persepolis gibi yerlere geziye götürüyor ve buralarda kız ve erkek çocukların birbirleriyle yakınlaşmalarını sağlıyor. Yakınlaşmadan kastım da dip dibe rahat rahat konuşabilmeleri, bizdeki gibi bir yakınlaşma değil :) Adamsın Mehran! Saadeti Sehr’de son akşama doğru Mehran’ın kardeşinin evine yemeğe davetliyim. Yine şahane yemekler ve muhabbet. Yemek masasında değişen birşey yok. Evin küçük elemanı Ali kafesteki muhabbet kuşunu getiriyor salona bana göstermek için. İsmi ne diyorum, cevap yok…Evet bildiniz, hayvanlara isim koymak da yasak! Küçük kız kardeşi de oturup ödevini yapıyor uslu uslu, sevimli tipler ikisi de :)

Shiraz’ın kalbine inme vakti

Soroush ve Saeed

Shiraz’da kalacak birini bulma şansım yok heralde diye düşünürken 90. Dakika golünü Saeed kaydediyor. Normalde sınavları dolayısıyla kimseyi kabul etmiyor ancak benim profilim ilgisini çekiyor ve kalmam için bir davetiye gönderiyor. Seve seve kabul ediyorum tabiki. Profilimde ilgisini çeken kısım ise şu ana kadar çoğunlukla insanları evimde ağırlamış olduğum ve ona oranla çok fazla kişinin evinde kalmamış olduğum. Yaptığım bu iyiliğin karşılığını bu şekilde almam gerektiğini düşünüyor ve müsait olmamasına rağmen evinin kapılarını bana açıyor. Çok garip bir duygu, ilk defa karşılıksız yaptığım birşey için gerçekten takdir edildiğimi hissettim. 6-7 saatlik bir yol sonunda Shiraz’a ulaştığımda tam bir otogar’ın ortasındayım. Yanıma bir taksici usulca sokulup sırf turistim diye, helöv dedi. Sırtçantamı ve tüm giysilerimi süzmesinden anladığım kadarıyla kafasında bana sokmak üzere hazırladığı fiyat teklifini sunmak üzereydi. Merakımdan sordum kaç para diye, bikbikbik bişeler saydı kafasında 40.000 tuman dedi, bizim parayla 35 lira civarı. Öyle umut dolu gözlerle bakıyodu ki bana… Kabul edeceğimi düşünüp kimbilir ne hayallere dalmıştı o kahverengi gözler. Otobüsle gidecem ben diyince yıkıldı adeta karşımda. Peşimden gelmeye başladı. O ara başka bir taksici amca farsça bişeler anlatmaya başladı bana. Tipi daha sevecen bişeydi. Tam o arada Saeed’i aradım ve taksiciyle konuşmak istedi. 7.000 tuman’dan açılan kapıyı 6.000 tuman’a kapadı sağolsun Saeed. Her zaman söylerim, bir ülkenin insanı’nı yargılarken asla ve asla taksicileri baz almayın. (aslında ilk defa söyledim şimdi, daha önce içimden söylüyodum)

Çok yönlü süper genç Saeed

Gördüğüm en cana yakın ve samimi adamlardan biri. Keşke herkesin bu adamı tanıma şansı olsa. İlk dakikadan itibaren zerre kadar yabancılık hissetmediğim ve anında paldır küldür daldık muhabbete. Benim gibi dünyayı gezmek istiyor ama askerliği yapmadan devlet dışarı çıkmasına izin vermiyor. Eğer çıkacaksa da 7,000$’ı bankaya yatırıp belirttiği tarihde geri dönüp alabiliyor. Sıkıntılı bir durum ama o hiç yılmamIMG_1360ış. 1 hafta önce başladığı joglörlükte baya ustalaşmış. Bunun yanında kick-box yapıyor yıllardır. BMX hareket bisikletiyle Shiraz’da ondan daha usta hareketler yapan yok ve ayrıca İran’ı otostop yaparak köşe bucak gezmeyi seviyor. Aynı zamanda üniversite’de grafik tasarım eğitimine devam ediyor ve rubik küpü’nü 2dk’nın altında tamamlayabiliyor :) . Aslında milli bir sporcu ama çağrıldığı uluslararası turnuvalara parasızlık nedeniyle gidemiyor. Bizdeki duruma çok benziyor aslında. Yetenek var ama destek yok. Sadece olimpiyatlara katılma koşuluyla devlet desteğini arkalarına alabiliyorlar. Sürekli mükemmeli hedefleyen ve daha altını kabul etmeyen bu çocuk için gerçekten elimden birşey gelmiyor olması canımı sıktı açıkçası.

İran’da kızlar bildiğiniz gibi değil!

Bunu bugün ilk defa duyduğumdan değil, sadece artık gerçekten böyle olduğuna kesin kanaat getirdiğim için yazıyorum. Daha önce de birçok kişiyle bu konu hakkında konuştum ve hepsi aynı şeyleri söyledi. Bugün de uzun Kizlaruzun ilişkiler hakkında konuştuk ve Saeed’in söyledikleri de öncekileri doğrulayınca artık yazmaya karar verdim. İran’da yeni nesil ilişkiler kızların elinde. Öyle ki kimi seçip kimi seçmeyeceğine şu anda kızlar karar veriyor. Biraz daha derinlere iniyorum ve detaylara girmesini istiyorum. Şöyle ki; İran’da tek eşli yaşayan pek kız yok anladığım kadarıyla. Bir kızın genelde 3-4 sevgilisi oluyor :) ve zaman içinde kendini yeterince gösteremeyen erkekler yavaş yavaş eleniyor. Doğal seçilim yolu gibi kızlar sürekli hoşuna giden erkekleri hayatlarına alıyor ve bildiğin dayanıklılık testine tabi tutuyor. Dayanabilen kazanıyor ki ben buna ne kadar kazanmak diyebilirim o ayrı :). Peki bu duruma erkekler ne diyor? Sonuçta bizde birlikte olunan kızın başka bir erkekle birlikte olduğunu bilmek akla hemen beyzbol sopası, kahvedeki arkadaşlar ve muşta gibi terimleri çağrıştırır. Onlarda ise başta biraz kıskançlıktan sonra zorunlu kabullenme durumu söz konusu. Pek bir seçenekleri yok açıkçası, burda ilişkiler kızların parmaklarının ucunda dönüyor. Herkesin merak ettiği bir başka konu da tabiki seks. Seks oldukça yaygın, hatta abartmak gibi olmasın ama bizden daha yaygın. Yasaklar insanları nasıl sıkmışsa binbir çeşit yolunu bulabiliyorlar. O bizim ülkeden görünen İran’lı kadın imajını unutun. Kadınlıklarını sonuna kadar yaşıyolar ve bunu yaparken dominant ve seçici taraf oluyorlar. Kağıt üzerinde güçleri olmayabilir ama iş pratiğe döndüğü zaman öyle böyle değiller. Aşık oldukları zaman da ayrıca fenalar. Telefonla tacizden ev basmaya kadar gidebiliyor durum :) Erkek istemediğini söylese de kız bir şekilde ikna olmadığı sürece istediği erkeği elde etmek için yapmadığı şey yok. Evlilik konusu ise pek önemli değil. 90 kuşağı gençlik yasaklı olmasına rağmen bir şekilde bulunup izlenen batı filmlerinin fazlasıyla etkisi altında ve örnek aldıkları hayat tarzı da bu. Önceki kuşaklar ve kırsal kesimde kalanlar için tabiki bu geçerli değil, yine bizdeki gibi orda da eski kurallar örf ve adetler geçerli.

Shiraz’da ki son günler

Soroush

Saeed’in arkadaşı Soroush ile tanıştım. O da dünya iyisi ve gezme meraklısı bi adam. Beraber çantalarını alıp Güney’de körfez kıyılarında kamp yapıp otostoplar gezmeyi seviyolar. Öyle bir anlattılar ki bana o kamp alanlarını, Hindistan biletimi yakmayı bile düşündüm. Eğer bileti almamış olsaydım muhtemelen 1 ay kadar daha buralardaydım. Elektronik okuyor ve en az Saeed kadar canayakın biri. Saatlerce süren konuşmalar sonunda saatin 3 olduğunun farkına bile varmıyoruz. Ertesi gün Saeed beni “makaroni” yemeye götürüyor. İlk defa halk otobüslerini kullanıyorum. Eski püskü ama her zamanki gibi, sıkıntı yok :). Makaroni dediği salçalı makarna ve içinde ufak tefek bikaç et parçacıkları var. Ama sabahtan beri bişe yemediğimden mi yoksa gerçekten çok mu lezzetli bilemiyorum. Çok da önemli değil, şahane mutlu oluyorum yiyip doyunca. 1$’dan daha az fiyatı. Shiraz şehri genel olarak çok sıcak ve güzel. Baya turistik zaten, etrafta İngilizce tabelalar var dolu. Bir sürü de tarihi mekanları var ama ben pek buralarda zaman harcamıyorum. Ayrıca bunlara ayıracak pek bir param da yok, hoş olsa da verir miydim bilmiyorum. Malesef tarih merakım ortaokuldaki nefret ettiğim Tarih öğretmenim yüzünden yok oldu. Eve doğru seyirtirken yine bir muhabbettir alıp başını giderken Ahmedinejad’ın “İran’da tek bir tane bile gay yok” açıklaması geliyor aklıma ve Saeed’e soruyorum. Baya bi gülüyor o da, haberi yokmuş böyle bişey olduğundan daha önceleri ve daha yeni geçenlerde başka bir yabancı söylemiş ona da. İran’da gay sayısı pek de azımsanacak kadar değil. Tabiki diğer ülkelerden çok daha sıkı şekilde saklanıyorlar ama geçen sene çalıştığı yere bir grup gay gelmiş. 8-10 kişi ve hepsi çok bariz bir şekilde belli etmişler. İnsanlar kötü tepki göstermiyor zaten sadece polis görmesin yeter. Burada ne olursa olsun halk her zaman polis ve devlete karşı kenetlenmiş durumda. Düşmanımın düşmanı benim dostumdur demek biraz yanlış kaçar, normal şartlarda da yadırganmıyormuş bu durum. İran halkı nasıl bu kadar mütevazi ve anlayışlı bir toplum haline gelmiş anlamak mümkün değil, ileri demokrasi henüz buraya ulaşmamış ondan olabilir diye düşünüyorum! Akşam eve geldiğimizde hemen hemen herkese seyrettirdiğim The Way filmini onlara da seyrettiriyorum gitmeden. Pek bir seviyolar, malum Into the Wild ile birlikte gezgin adamın filmidir. Yarın Yazd yolcusuyum, couchsurfing’den yer bulmak imkansız gibi. Sebebi ise otellerin polise bu durumu şikayet etmeleri ve evinde insanları ağırlayanlara ağır cezalar vermeleriymiş. Bunu da sonradan öğrenmiş oldum. Meshed’den önceki son durağım Yazd’a yarın yola çıkıyorum. Host bulamadığımdan ucuz ve güzel bir hostel olan Silk Road’a gidiyorum.

6 Responses

  1. çağrı öz.

    Türkiye’de bir takım özlemler içinde olan ama o özlemler gerçekleştiğinde ne olacağının farkında olmayanlara okutmalı sizin bu İran yazılarınızı. Güzel gezi, güzel yazılar, samimi ve abartısız. Elinize sağlık.

    Yanıtla
  2. Berber Kenan

    Günlük, üç günde bir veya haftalık… yeter ki yaz. Bizler için de faydalı hatırat olması bakımından da senin için de faydalı. Aynen devam :)

    Yanıtla

Yorum Yazın

Email adresiniz yayınlanmayacak.