İlk Bangkok yazımda biliyorsunuz seyahatime henüz tam olarak başlamadığımdan bahsetmiştim. Ancak bu sefer gerçek Bankok karşımda. Plazalardan ve AVM’lerden uzak, sokaklarda restoranlarda tek bir İngilizce kelimenin bulunmadığı ve etrafta turist görmenin imkansız olduğu bir yerde. Bunları ilk duyduğunuzda aklınıza gelen şey iletişimin ne kadar zor olacağıdır muhtemelen. Sonuçta restorana gidip bir şey yemek istediğin zaman önündeki menüden hiç bir şey anlamayacaksın ve ne olduğunu bilmediğin bir şey yiyeceksin. İşte zaten buranın en güzel tarafı da bu, insana gerçek tecrübeyi katacak deneyimler bunlar. Yeni bir yemek yemekten bahsetmiyorum, sadece bu durumlarda ne yapılacağı konusunda tecrübeler edinmekten bahsediyorum. Şu kadarını söyleyebilirim ki ortamda birilerinin İngilizce bildiğini yada bilebileceğini düşünüyorsanız işiniz cidden çok zor. Kendinizi motive etmekte çok zorlanırsınız çünkü hali hazırda beyniniz bir kaçış planı hazırlamış ve zora girmektense hemen oraya gitmeye zorlar sizi. İşte kitaplarda bulamayacağınız kişisel gelişim burda başlıyor tam olarak. Şehir hayatının ve güzel maaşların bize sağladığı o sahte güvenli bölgenin tamamen dışındasın ve savunmasızsın. Ama gerçekten korkacak hiç bir şey yok ve aslında tam tersine sevinmeniz gereken bir durum bu, artık sahte bir dünyadan çıkıp gerçek dünyadasınız ve merak etmeyin güvendesiniz :)

Bütçemi tahminlerimden daha hızlı şekilde düzeltmeyi başardım ve burada da buna devam edebilecem gibi görünüyor çünkü bulduğum gönüllü iş hem çok basit hem de rahat. Bangkok’un Lah Phrao Nak Niwat bölgesinde 10 gün kadar ikamet etmeyi planlıyorum ve gönüllü işim de 6 siyam ve 1 tekir olmak üzere 7 kediye bakıcılık yapmak :) Evet hali hazırda 2 kedim olduğu için kedi bakımı konusunda tecrübeliyim zaten ancak konu siyam kedileri olunca işin rengi biraz daha değişiyor. Bangkok’a ulaştıktan sonra taksiyle evin yolunu tuttum. Toplu taşıma ile de gidebilirdim ancak 20km’lik bir mesafeyi toplu taşımayla geçmek yaklaşık 3-4 saati bulabiliyor çünkü hem trafiğin çok yoğun olduğu bir saat hem de 4 vesait yapmam gerekiyor. Taksinin maliyeti ise toplu taşımanın 2 katı, o da 150baht(10TL). Önümüzdeki günlerde bolca para tutabileceğim için çok da önemsemiyorum. Eve geldiğimde ise Fransız ev sahibi üzerinde Iron Maiden tişörtüyle beni karşılıyor! Dk 1 gol 1 ve bu sefer golü atan benim! :) benim email adresim de theironmaiden şeklinde olduğundan çok hoşuna gitmiş ve bu şekil bi jest yapmış bana. Hemen çok hızlı bir şekilde kaynaşıyoruz çünkü sonuçta ikimiz de Metal Kafayız! Kediler hakkında genel bilgileri vermeye başlıyor çünkü ertesi gün 10 günlüğüne Singapur’a gidecek. Bu kediler cidden biraz daha “kıl” diyebilirim. Hepsi birbirinden tatlı ve sevimli ancak bazı huyları var ki çok dikkat etmek gerekiyor. Mesela ortalıkta herhangi bir şeyinizi bırakırsanız direk üzerine işiyorlar. Kitap, laptop, elbise, poşet vb. her hangi bir şey. O yüzden “pee free room” dediğimiz kedilerin giremedikleri ve haliyle işeyemedikleri odaya eşyalarımızı bırakıyoruz. Ardından hadi havuza diyor… Havuz? Evet kaldığımız sitenin havuzu var günlük ücreti 1 lira gibi birşey, pek iyi bir yüzücü olmadığımdan havuz boynu soruyorum ve tam istediğim gibi bir cevap alıyorum. 1mt den başlayıp 2mt ye kadar uzanıyor. İyi en azından havuzun yarısında takılabilirim ve hatta belki adam gibi yüzmeyi de öğrenirim. Krabi’de yüzebiliyordum aslında ama su aşırı tuzlu olduğundan kaldırma kuvveti de baya yardım ediyodu :)

IMG_3198
IMG_3200 IMG_3201 IMG_3202 IMG_3204

 

 

 

 

 

Evdeki genel görev aslında çok basit. Sabah kalk kedilerin yemeğini ve ortalığı biraz temizle, toplamda 15dk lık bir iş. Sonra akşama kadar istediğini yapabilirsin. Akşam saat 6 gibi de tekrar kedileri besle ve sonra yine bütün gün senin. Ev sahibimiz hem müzik öğretmeni hem de sinema yapımcısı olduğundan evde televizyon yerine mini bir sinema var. Projektör’den duvardaki perdeye yansıyan sinema sistemini istediğimiz kadar kullanabiliriz. Evde yüzlerce DVD arşivi var ve istersem bilgisayarı da bağlayabiliyorum, daha ne olsun! İnternet sıkıntısı var evde sadece, ev sahibimizin üye olduğu internet durmadan kesilip duruyor eh napalım komşunun internetini kırmak yine farz oldu :) Kendisine bunu söylediğimde de yüzünde mutlu bir gülümseme belirdi ve “çok mutlu olurum” dedi. Kim yedek bir internet şifresini istemez ki zaten. Bazen bunun etik olup olmadığı konusunda kendimle çelişkiye düşüyorum ama çay içiyorum geçiyor.

IMG_3205

Akşam bakıcılık işi için başvuran ve kabul edilen bir diğer kişi olan Amerika’lı Emily de gelicek. Aslında tek kişilik bir iş fakat Emily’i kabul ettikten sonra benim mailimi görmüş. Mailim hem ironmaiden hem de couchsurfing profilimi gönderdiğimden ikisi de çok hoşuna gitmiş ve beni de kabul etmiş. İyi etmiş…Emily ile tanışıyoruz, çok zıpır kıpır bi kız. 22 yaşında ve klasik Amerikan profilinin tam tersine çok açık görüşlü, aşırı sıcak kanlı, psikoloji ve müzik konusunda üniversite okumuş. Karşısına çıkabilecek her türlü zorlukla çok çok rahat bir şekilde mücadele edebilen ve her ortama uyum sağlayabilen on numara bir gezgin diyebilirim. Onunla da çok çabuk kaynaşıyoruz, iki dakkada “yo bro! Hey meeen!” moduna giriyoruz. Hatta Kamboçya dönüşü tanıştığı Japon arkadaşlarıyla çıkıp içmeye gidiyoruz, öyle de bir geyik dönüyor ki gülmekten karnımıza ağrılar giriyor.

1511151_669115919876712_1520244389724823819_n

İlk 3 gün boyunca hemen herşeyi beraber yapıyoruz ve o da benim gibi pek alışveriş merkezi vs. gibi yerleri sevmiyor ve daha çok sokağı hissetmeyi seviyor olduğundan Bangkok sokaklarını beraber arşınlıyoruz. Sokakta gördüğümüz yemekleri deniyoruz ve insanlarla iletişim kuruyoruz. Bangkok tam merkezine gelince büyük bir şehir ve insanlar da “şehirleşmiş” ancak bizim bulunduğumuz bölgedeki insanlar çok daha sıcak ve yakınlar. Etrafta ne bizi kazıklamaya çalışan biri ne de turist olduğumuz için bizi sömürmeye çalışan birileri var. Evet pek konuşamıyor gibi olsak da aslında çok iyi anlaşıyoruz. Kapıdaki görevli sürekli asker selamı çakıyor ben de yeni yeni öğrendiğim Tayca kelimeleri parçalıyorum. Aynı şekilde çamaşırhaneye gittiğimizde de oradaki teyzeler bize bakıp bakıp gülüyolar, belki alay ediyolar belki de çok mutlular gerçekten ama ben samimiyetin farkındayım ve bende gülüp karışıyorum aralarına. Kim bilir ne dedikodular dönüyor arkamızdan :)

Twitter üzerinden beni takip eden bir abimiz mutlaka Bangkok’a gelirsem kendisini aramamı istemişti. Unutmuşum ancak o unutmamış. Tekrar twitter’dan dürtüyor ve ertesi gün için bizi yemeğe davet ediyor. Bangkok’un Silom bölgesinde yıllardır yaşıyor ve çok güzel işler yapıyor. Kendisi hakkında çok fazla detaya girmiyorum çünkü kendisi adının saklı tutulmasını rica etti. Emily ile beraber kendisiyle buluşuyoruz ve daha ilk dakikadan ben kendimi Türkiye’de gibi, Emily ise şaşkın bir halde buluyor. Abimiz olabilecek en muhteşem şekilde bizi dükkanında ağırlıyor. Yani öyle ki Türk kahvesi yanında rakı ikram ediyor bize. Koyu bir Beşiktaş taraftarı olduğundan ve çarşı adabı bunu gerektirdiğinden içiyoruz rakımızı kahvemizi. Hepimizin keyfi ziyadesiyle yerinde ve öğleden sonrası için karşıdaki lokantanın bahçesinde yemeğe gidiyoruz. Ağırlığı deniz ürünleri olan yemekler masaya gelmeye başlıyor, araya tavuk ve biftek de sıkışıyor, bira sürahisi boşaldıkça yeniden doluyor ve artık masada yer kalmadığından tabak üstüne tabaklar yığılmaya başlıyor. Bir masa daha koydurturdum ama görgüsüzlük olmasın diyor abimiz :) Özellikle oraya aç gelmemizi bu yüzden tembihlemiş sanırım ki neredeyse boş tabak bırakmıyoruz. Ökküz gibi yiyoruz çok afedersiniz ama yenmeyecek gibi de değil. Hem muhabbet hem yemek hem de abinin varlığı oldukça iştahımızı açıyor. Chiang Mai’ye gitmek istediğimi öğrenince o da katılmak istiyor bu yolculuğua ve tabiki seve seve kabul ediyorum. Bangkok’da ki ulvi misyonumun sonrasında beraber trenle Chiang Mai’ye gitmek üzere sözleşiyoruz. Ertesi gün o kadar tokuz ki, sabah kahvaltı bile yapmıyoruz.

IMG_3207

1-2 haftadır konuştuğum bir başka gezgin olan Tuğçe de Bangkok’a gelecekti. Belki görüşürüz diyorduk ve sonunda geldiğini haber veriyor. Couchsurfing’den bulduğu bir host’da kalıyor ilk gün ve ertesi günün akşamı meydanda buluşuyoruz. İşi bırakıp seyahate çıkan her beyaz yakalının hikayesi zaten beni cezbetmeye yeter de artar bile. Bu tarz bir cesarete sahip olan insanları gerçekten çok seviyorum. O da bunlardan biri ve tabiki onun da bir seyahat blog’u ve facebook sayfası var. Takip etmenizi öneririm zira çok eğlenceli biri kendisi :)

Capture

Özellikle hem yalnız hem de kadın gezgin olmak ve hatta bunu yapmaya karar vermek bile çok kolay bir şey değil. Aramızda çok fazla kadın var bu şekilde yola çıkmak isteyen ancak cesaret edemeyen. Korkmanız doğru ancak korularınız yanlış, Tuğçe’yi takip edin ve feyz alın derim. Cesaret için çok fazla düşünmeye değil adım atmaya ihtiyacınız var sadece.
Önce Tuğçe’ye bizimle kalmasını teklif ediyorum ve kabul ediyor. Ev sahibimiz JP’den izin de aldıktan sonra ertesi gün eve geliyor ve kedilerin 3. bakıcısı olarak kariyerinde yeni bir sayfa açıyor ancak bu sefer beyaz yakalı değil kolsuz yeşil tişörtü, sarı şortu ve mavi parmak arası terlikleriyle ;)

Ofis dışında hayat çok güzel ya, gelsenize :)

 

6 Responses

  1. çağrı öz.

    “İşte kitaplarda bulamayacağınız kişisel gelişim burda başlıyor tam olarak. Şehir hayatının ve güzel maaşların bize sağladığı o sahte güvenli bölgenin tamamen dışındasın ve savunmasızsın. Ama gerçekten korkacak hiç bir şey yok ve aslında tam tersine sevinmeniz gereken bir durum bu, artık sahte bir dünyadan çıkıp gerçek dünyadasınız ve merak etmeyin güvendesiniz :) ”

    Şu paragrafın güzelliği ve haklılığı yeter. Elinize sağlık.

    Yanıtla
  2. Serap Tütüncü

    Ofiste okurken öyle ilaç gibi geliyor ki bu yazılar, bir gün gitme hayalleri sarıveriyor insanı. Öyle sıcak davet etmişsiniz ki uçak bileti alasım geldi :) Tayland zaten çok güzel bir ülke, hastasıyımm. Bir cesaret gelsin diye bekliyorum. Bir kaç makale daha yazsanız olacak gibi bu iş :))

    Yanıtla
  3. Emre Nalcakan

    Abi süper yaziyosun birakma game of thrones bekler gibi bekliyorum yazilarini. uzun zamandır takip ediyorum. umarim bi gün oturup sohbet etme birer bira içme sansimiz olur belki asyada belki modada:) yolundayiz :D

    Yanıtla

Yorum Yazın

Email adresiniz yayınlanmayacak.