Japonya gibi hayallerimi süsleyen bir ülkedeyim ve ilk defa yazıya nasıl başlayacağımı bilmiyorum çünkü çok fazla birikti. Maddi olarak göçmüş durumda olmamdan dolayı çevirilere biraz daha ağırlık verdiğimden açıkçası bilgisayar ekranına çok fazla bakasım dahi gelmiyor ama bildiğim bir şey varsa o da bir insanın rutine bağladığı şey eğer bir yerden sonra zor gelmeye başlıyorsa işte o noktada verdiği karar kişiyi diğerlerinden ayırır.

Hepimizin sıkılma noktası hemen hemen aynıdır, belli başlı şeyleri yaparsın ve başta iyidir güzeldir ancak sonra kabak tadı vermeye başlar ve başka şeyler ararsın. Yazı konusunda da geçerli bu. Çok seviyor olsam da bazen o kadar zor geliyor ki yazmak, özellikle şu son günlerde. İşte bu noktada ne işle uğraşıyor olursanız olun bıraktığınız vakit çoğunluğun arasına karışırsınız ama zor olanı seçip devam ederseniz o zaman farklı bir seçim yapmış olursunuz ve asıl yükselme süreci o zaman başlar. Ama işin güzel tarafı bunu hala seviyorum ve sanırım zor gelmesinin sebebi dönüş tarihimin yaklaşıyor olması.

Üzerimde ki saçma yorgunluk iyice arttı, 6 aydan sonra sanırım limitlerimi yeterince zorlamış hissediyorum artık kendimi ve kısa bir dinlenmeye ihtiyacım var. Dinlenmekten kasıt kıçı kırıp yatmak değil, zihinsel olarak durmadan her gün bütçe hesabı yapmak, kültüre alışmak, yeni şeyleri tanımak, bir takım düşüncelerle uğraşmak gibi şeyleri bir kenara bırakıp beynimi nadasa bırakmak. Bunu söylerken ofisinizde tıkılı kalmış olmanın verdiği sıkıntıyla bana küfür ediyor olabilirsiniz ama gerçekler bundan ibaret.

Minik tefek tren istasyonumuz

Minik tefek tren istasyonumuz

Tam 1 ay Nagoya’nın merkezinin 1 saat kadar uzağındaki ufak bir kasaba olan Fuki’de kaldım.Ev sahibem Akiko’nun yemeklerinden ve sakilerinden bol bol tatma fırsatım oldu. Tüm günüm evde çeviri yapmak, çıkıp etraftaki parklarda gezmek, sabahları koşu yapmak (yalan), evin kedisiyle oynamak, akşam 7 den sonra süpermarkete gidip fiyatları düşen sushilere saldırmakla geçti. Kaldığım ev hem geniş, hem sakin, hem de çalışmaya fazlasıyla elverişli bir yerdi. Japonya gibi bir ülkeden de bunu beklerdim zaten!

6322afd9_original

6322afd29_original

Nagoya ve Fuki ile ilgili anlatabileceğim çok bir şey yok sormak istediklerinizi facebook sayfamdan sorabilirsiniz ancak Japonya kültürü ve yaşayış tarzlarıyla ilgili söyleyebileceğim bir kaç şey var.

Japonya’da Yaşam

Japonya kıyıları Busan’dan bindiğim feribottan göründükten sonra ki ilk durağım olan Fukuoka’da her şey beklentilerimi karşılıyordu. Beklentileri karşılamak yerine her şey az çok tahmin ettiğim gibi diyordum ancak kültürün ve insanların yerel yaşamları içine uzun süre boyunca dahil olduğumda bu düşünceler de değişmeye başladı. Japonya eminim bir çoğunuzun düşündüğü gibi bir yer değil. Turistik açıdan evet düşündüğünüz gibi olabilir, temiz sokaklar, saygılı insanlar, robotlar, rengarenk insanlar, birbirinden tuhaf kıyafetler, güzel kızlar, clublar, anime cenneti vb. Japonya denilince aklınıza gelebilecek her türlü manyaklık var doğrudur ancak yerel hayata baktığınız zaman tam bir siyah beyaz durumu söz konusu. Dil bilmenin en önemli olduğu noktayı da işte burada anladım. Bir ülkenin dilini bilmiyorsanız yerlileri ile iletişim çok sıkıntılı oluyor. Özellikle Japonya gibi İngilizce’nin çok az konuşulduğu ülkelerde. Yurtdışı dil okulları ve yurt dışı eğitim veren firmalar ilk defa gözümde bu kadar önem kazandı çünkü eğer ki bu dili konuşabiliyor ve anlayabiliyor olsaydım yazacaklarım şu ankinden kat kat daha derin olabilirdi. Ben hayatımda hiç bir toplumda bu kadar ağır bir baskı görmedim. Geleneksel Japon kültürünün getirdiği kavramlar olan Onur, Saygı, Çalışkanlık gibi kavramlar devlet tarafından o kadar güzel bir kalıba oturtulmuş ki ne insanların şikayet etme gibi bir şansı var ne de hayatlarının kötülüğünden yakınma. En alt tabakada yaşayan evsizlerin bile yiyecek ve kalacak yer problemleri nispeten karşılanıyor devlet tarafından. Çok iyi bakılmasa da Japonya dünyada gördüğüm her yerden daha iyi durumdalar. Şimdi hayatların iyi ve kötü taraflarına bakalım:

 

İyi taraflarından bakacak olursak;

  • Sunulan yaşam şartları çok iyi. Maaş konusunda insanları lükse alıştırma gibi bir durum bile var. Yeter ki işini layığıyla yap, biz sana istediğin maaşı veririz problem değil gibi düşünülüyor çoğu zaman. Bu lükse kavuşmuş insanlar gerçekten dünyadan kopuk bir halde kocaman bir lunaparkta yaşıyorlar ve emekli olduktan sonra da dünyayı görmek için seyahat ediyorlar.

biz

  • Japon Mutfağı olağanüstü lezzetli ve sunumu kesinlikle dünyanın en iyisi diyebilirim. Yemek yapımına gösterilen özenin yarısını ben kendi hayatımda herhangi bir şeye göstersem beni sanatçı sayarlar. Yemekler lezzetli ve güzel olmasının yanında çok sağlıklı ve dolayısıyla insan ömrünün ortalaması şehir dışında 90-100’ün üzerinde ve şehir içinde en stresli olan yerlerde ise 85 civarı. Benim yaşımı tahmin edenler genellikle 40 diyor çünkü benimle aynı görünümde olan biri onlarda ortalama 40-45 yaşlarına tekabül ediyor. 60’larında ise orta yaş krizi ufaktan kendini göstermeye başlıyor.
  • Eğlence sektörü her ne kadar beyni uyuşturan bir şey olsa da burada hayatın en önemli parçalarından biri. Sokaklarda her yerde görebileceğiniz “Pachinko” lar bildiğiniz kumarhane/atarici karışımı yerler. İçerisinde her türlü insanı görmek mümkün. İşsiz berduşlarla beyaz yakalı iş adamları yanyana oyun oynuyorlar. Kimse kimseye karışmıyor ve hayatlarına müdahale etmiyor. İstediğiniz hayatı istediğiniz şekilde yaşıyorsunuz ve bir kişi de çıkıp “napıyosun lan sen? Racona ters yapamazsın onu” gibi şeylerle çıkmıyor karşınıza.

P1020356

  • Aşırı yerleşik ve kusursuz bir düzen var. Benim gibi “anarşik” adamlara gelmeyen bir şey bu ama pek tabiki bunu sevenler de vardır. Her şeyde bir düzen arayan, karşılaşacağı her durumun önceden hazırlanmış bir çözüm yolu olmasını isteyen kişiler için Japonya kusursuz bir yer. Sistemlerinde bir açık yakalamak çok zor (şark kurnazlığı dışında) ve kurulu tüm sistem her şeyin kusursuz ilerlemesi için hazırlanmış.
  • Altyapı yerden göğe çok başarılı. Trenler dakikasında geliyor, otobüs ve metrolarda 2dk lık gecikme bile ayda sadece bir kaç kez oluyor. Teknolojik altyapının sınırları yok ancak bu bu sınırlar alt gelirli insanlara çok fazla yansımasa da yüksek gelirli insanları fazlasıyla şımartabilecek nitelikte.
  • Doğaya verilen önem çok üst seviyede. Park ve bahçeler her yerde, insanların gidip biraz kafa dinleyebilecekleri, çocukların gidip oyun oynayabilecekleri çok fazla güzel mekanlar var ve hepsi de inanılmaz temiz. Yerde çöp görme şansınız gerçekten çok az. Ağaçlık alanlar çok sık ve genellikle inanılmaz büyük oluyor. Binlerce çeşit çiçekler, bitkiler, ağaçlar tüm şehirlerde kolaylıkla bulunabiliyor. Hatta fabrika ve endüstriyel binaların çok olduğu yerlere daha çok park ve ağaçlandırma yapılıyor ki görüntü kirliliği bir nebze azalsın, yaşayan insanların refah seviyesi artsın.

Capture

  • Birinci derece deprem bölgesi olmasından sebep her türlü felaket senaryolarına hazırlıklılar. Tsunami gibi yıkıcı etkisi aşırı yüksek olan durumlara karşı %100 önlem almak tabiki mümkün değil ancak hepsinin geri dönüşümü ve hızla geri yapılandırmasına ilişkin planlar hazırda bekliyor. Evlerin temelleri inanılmaz esnek. Çoğu zaman depremleri hissedebiliyorum çünkü ev sanki yaylar üzerinde duruyormuş gibi günde en azından benim hissettiğim 5-10 kere sallanıyor ufak ufak. Bu sistem o kadar hassas ki, evde bir kapı hızla çarpıldığında bile tüm odanın sağa sola gidip geldiğini hissedebiliyorsunuz. Dolayısıyla en güçlü depremlerden bile sağ çıkmayı başarabilen bir yapıya sahip.

tsunami

  • Suç oranı çok düşük. Bizim ülkeyle kıyaslayacak olursak neredeyse sıfır bile denebilir. Sokakta, mağazada yada otobüste içinde binlerce lira para olan cüzdanınızı kaybetseniz bile hiç problem değil. Birisi tarafından çalınma riski yine çok düşük. Burada tanıştığım bir Japon arkadaş yeni iPhone 6 almış ve metroda düşürmüş. Zerre kadar panik yapmamış ve o gün çok yorgun oldugu için istasyona geri dönmemiş, ertesi gün gitmiş ve kayıp eşya bölümünden telefonunu teslim almış. Kimsenin gözü kimsenin malında değil.

Bütün bunları okuyunca her şey çok güllük gülistanlık geliyor. En uç seviyede refah herkesin hayalidir tabiki ancak kötü taraflarına baktığımızda da bunların da uç seviyelerde olduğunu görüyoruz.

Ayın karanlık yüzünden bakacak olursak;

  • Hayatımda hiç görmediğim kadar bir baskı insanların üzerinde bulunuyor. Japon kültürünün getirmiş olduğu bazı sorumluluklar var. Evet sorumluluk almak iyi bir şey ancak isteyerek almak farklı sırtına çıkartmamak üzere giydirilmiş olması farklı bir şey. İlk olarak aile hayatından bahsedecek olursak aile bireyleri arasında kesinlikle laçka bir ilişki yok. Yeni nesilde biraz daha değişim gösteriyor ve aileler çocuklarıyla biraz daha içli dışlı ancak klasik geleneksel ailelerde özellikle baba figürü sözünden çıkılması mümkün olmayan bir şey. Onun dediği şey emirdir ve sorgulanamaz. Evlenene kadar bu böyle olabilir diye düşünebilirsiniz ancak evlendikten sonra da değişen bir şey yok. Ailenin büyüklerine olan saygı çok farklı bir seviyede. Bizim bildiğimiz sevgi saygıdan çok emir komuta zincirine dönüşmüş gibi ve aile şerefine getirilecek en ufak bir leke tüm hayatınızın mahvolmasına yetiyor. Bu leke de aldatmak yada hırsızlık yapmak değil, onlar zaten çok ekstrem şeyler. Mesela işsiz kalmak, erkeğin evliyken işsiz kalması başına gelebilecek en kötü şeylerden biri. Bu sebepten dolayı işsiz kalıp ailede kimseye söylemeden iş aramaya devam edenler ve iş bulamayınca da bir daha eve gelmeyen erkekler çok fazla. Ne oldukları konusunda kesin bir bilgi yok, intihar edenlerin sayısı az değil. Geçtiğimiz aylarda ülkemizde köprü inşaatında yanlış giden bir durumdan dolayı kendin öldüren Japon mühendisi herkes duymuştur. Burada söylediğimde pek şaşırmadılar duruma. Çok daha küçük şeyler için bile insanlar onurlarına yediremeyip ya intihar ediyorlar yada ortadan kayboluyorlarmış.

depres

  • Suç oranı düşük dedik yukarıda, doğru düşük ama bu az olan suç da pek normal suçlar değil. Hırsızlık, taciz gibi vakalar çok fazla olmasa da toplu katliamlar, işkence veya benzeri çok rahatsız edici suçlar bulunuyor. Bunların en başında ise Japonya’nın meşhur mafyası Yakuza bulunuyor. Ülke geneline uygulanan sosyal baskıyı kaldıramayan gençler özellikle Yakuza’ya katılabilmek için bu tarz yöntemlere başvuruyor. Masum ve hiç bir suçu olmayan bir kaç kişiyi öldürüp bunu Yakuza’nın farketmesini sağlıyor. Eğer istediği olursa ve Yakuza o kişinin gerçekten yapabileceklerinin sınırları olmadığını düşünürse bünyesine alıyor ve işin o tarafı tamamen karanlık. Fuki de kaldığım süre boyunca biraz samimi olduğum bir kaç kişiye Yakuza ile ilgili sorular sordum ve cevapları resmen ağızlarından kerpetenle aldım. “Farklı olmak” isteyen gençlerin en büyük idolü olan Yakuza pek de insanın karşılaşmak istemeyeceği bir mafya çünkü her hangi bir mantık aramayan, iletişimi olmayan insanların çoğunlukla içinde bulunduğu bir yer. Dolayısıyla Japonya’nın en karanlık yüzü denebilir.

yakuza

  • Dünya görüşleri çok çok zayıf. Neler olup bitiyor hiç bir fikirleri yok. Şu ana kadar bir dünya görüşüne sahip olan tanıdığım tek kişi Fukuoka’da ki sushi ustası Toshi’ydi. O da seyahat ettiği ve diğer ülkelerde çalıştığı için. Burada zihinlerini meşgul edecek o kadar fazla şey var ki dışarıda ne oluyor diye bakma gereği bile hissetmiyorlar. Televizyonda haberlerde ne duyarlarsa tek fikirleri de bundan ibaret. Tabiki bu düşünceyi genele yaymak istemiyorum ancak benim 5 farklı şehirde denk geldiklerimin büyük kısmı bundan ibaretti.
  • Yüzyüze iletişim çok çok düşük. Çok fazla alkol alıp kafayı bulmadan insanlar birbirlerine gülümseyip konuşmuyorlar bile. Saygı çerçevesi içinde her şey o kadar birbirinden yalıtılmış ki bu yalıtımdan çıkabilmek için gerekli olan alkol miktarıyla bir arabayı 300km götürebilirsiniz.

iletişim

 

  • Seks konusu burada gördüğüm en ilginç konu diyebilirim. Herşeyden önce ayık kafayla seks çok az bulunan bir durum. Sarhoş kafayla seks ise çoğunlukla kadınlara özel bir şey. Clublarda erkekler içkinin bokunu çıkartıp bir kaç saat içinde yerlere yığılırken kızlar nispeten ayakta kalmayı başarıp tüm bu hengame içinde ayakta kalabilmiş erkekleri avlıyor. Özellikle işin komik tarafı aynı ofiste çalışan ve birbirini gördüğünde eğilerek son derece saygılı bir şekilde selamlayan insanlar gece barda masaların üzerinde sevişip sabah olduğunda işe geldiklerinde yine aynı saygıyla birbirlerini selamlıyorlar.
    drunk
    Japon kültürnün getirdiği baskının kırıldığı yer olan bu noktada sınır gerçekten yok. Japon kızlarının çoğunun tecavüz ve taciz edilme fantezisi var. Bizdeki en büyük korku orada hiç yaşanmadığı için fantezi adını almış artık. Bizim ülkeye gelsinler de görsünler şeklinde bir olay değil. İş gerçekçiliğe binmediği sürece bu tarz şeylerden hoşlanıyorlar. Erkeklerde ise üzülerek söylüyorum ki küçük kız fantezisi oldukça fazla anladığım kadarıyla. Bu konuda kimseyle konuşmadım tabiki ama gördüğüm sex shop’larda karşıma çıkan fantezi ürünleri çoğunlukla bunun üzerineydi. Porno dvd kısmında gördüklerim ise korkutucu seviyede. Japon kızları çok genç gösterebiliyor ancak bazıları var ki bunun genç göstermekle alakası yok, bildiğin 8-10 yaşlarında küçük kızların dvdleri. Gayet de halka açık yerlerde satılıyor olmasını aklım almıyor ve nasıl buna izin veriliyor diye sorduğumda ise o dvdlerin porno olmadığı söyleniyor. Evet, değil çünkü bir çıplaklık yok. Küçük kızlar mayo yada benzeri elbiseler içinde poz veriyor sadece ama bu hastalığı meşru kılan bir durum değil tabiki ama kurallar böyleymiş.

 

  • Kız-Erkek ilişkilerinde gelinen nokta sadece Anime karakterlerine duyulan ilgiden ibaret. Erkekler gerçek olmayan dev göğüslü anime karakteri kızların posterlerini duvarlarına asıyor, kızlar da aynı şekilde inanılmaz çekici gözüken kusursuz erkek anime karakterlerine aşık olarak yaşıyor ve iki taraf da etrafındaki gerçeklere bakmıyor. Hepsi kendisini ufak bir hayat kutusuna kapatmış ve orada yaşamayı tercih ediyor. İstisnalar tabiki de var ancak kaide pek bozulacak gibi durmuyor.

5da4d035d7d746f587c229d22b312162

 

Benim bunlardan anladığım devlet kurduğu baskının çok net bir şekilde farkında ve insanları bazı konularda sapkınlığa varacak şekilde serbest bırakmayı da uygun görüyor. İki farklı uçta yaşıyor insanlar ve tam ortada bir yaşam pek söz konusu değil gibi gözüküyor. Ama her şeye rağmen her yerde olduğu gibi hayat burada da son sürat devam ediyor ve öyle yada böyle insanlar her duruma alışıyor. Dertlerin tasaların şekilleri renkleri değişiyor ama sıkıntılar ve baskılar değişmiyor.

Eskiden hayalimdeki ülkeydi Japonya, yaşamak ve ölmek istediğim yerdi ancak artık tam olarak böyle düşünemiyorum. Eğlencesi, güvenliği ve aklına gelebilecek her şeyi bulabileceğin bir yer ancak gerçekten limitsiz param bile olsa sanırım çok uzun süre burada yaşamak istemezdim. Mutlaka ve mutlaka sık sık ziyaret ederdim ancak kalıcı olarak benim için bir Tayland gibi değil. Belki ben çok genişim ve kısıtlamaların hiç bir türlüsünü kabul etmiyorum. Ama her şeye rağmen Japonya’yı hala çok seviyorum :)

 

27 Responses

  1. Erdal

    Merhaba, açıklamalarınız için teşekkürler, ben Antalya’da yaşıyorum, bu şehirde beni dolandırdılar ve tüm mal varlığımı kaybettim, şu an içinde Japon yaya gitmeyi düşünüyorum, orada kolay iş bulabilirmişim, bu konuda fikir ve yardımcı olabilirmisiniz. Teşekkürler, Erdal

    Yanıtla
    • gokhan

      Merhaba,
      Geç cevap için kusura bakmayın.

      Japonya’da kolay iş bulma konusu tam olarak ne iş yapacağınız ile alakalı bir durum. Ne iş olsa yaparım şeklinde giderseniz muhtemelen Türk bir kebapçının yanında iş bulabilirsiniz, o da şanslıysanız ve kebapçının hemşerisiyseniz :) Tanıdık olmadan o işler çok kolay değil.

      Yanıtla

Yorum Yazın

Email adresiniz yayınlanmayacak.