Tanıdığım tanımadığım herkesin hayali bu… Seyahat etmek! Dünya turu! Afrika! Maldivler! Güney Amerika! Her kafadan bir ses çıkıyor ve herkes buraları görmek istiyor. Çok güzel, gerçekten çok güzel bu harika bir istek ve herkesin gerçekleştirebilmesini gönülden istediğim bir dilek. Eğer bir işiniz gücünüz yada bağlı olduğunuz bir hayatınız varsa ve bu sizin için seyahatten çok tatil amaçlı bir gezi olacaksa zaten az sonra bahsedeceğim durumu asla yaşamayacaksınızdır. Benim sözüm uzun süredir yolda olanlara, olacaklara ve olmak isteyenlere.

Yakın zaman önce kaybettiğimiz değerli yazar Terry Pratchett’in “A hat full of sky” kitabında bir söz vardır. “Hiç gitmemek ile başladığın yere geri dönmek arasında çok büyük fark vardır” diye. İşte tüm problemi yaratan da bu gerçektir.

neden gideriz

“Neden yola çıkarsın? Geri gelip, geldiğin yeri yeni gözler ve yeni renklerle görebilmen için. Ve  insanlar da seni farklı göreceklerdir. Başladığın yere geri dönmek, hiç gitmemek ile aynı şey değildir.”

Her şeyi geride bırakıp yola çıkan birini dinlerseniz size zorluk olarak çoğunlukla parasız kalmak, arkadaşları özlemek, uzun süreli dostluklar kuramamak, sürekli etrafında onu kazıklamaya çalışan insanlar olduğundan bahsedecektir ama gerçekten bunlar yoldaki insan için çok geçici ve yaşadığı muhteşem tecrübeler ve öğrendiği yeni ufuklar altında ezilen ufak tefek problemlerdir. Öyle olmasa zaten uzun süreli seyahat diye bir şey olmazdı bile.

Zor olan kısma gelecek olursak o da geri dönüş…

eve dönmek

En Yabancı Olduğun Yer: Evin

Artık eve geri döndün. Hindistan’ı görmüşsün, Japonya’da kültürün tam içine girmişsin ve saki ile birlikte hepsini yemiş yutmuşsun, Tayland’ın en muhteşem koylarında yüzmüşsün, Nepal’in sokaklarında gezmişsin, ağzınla kuş tutmuş kıçından da şimşek çıkartmışsın. Kısacası senden daha ilginç ve göze hoş gelen hiç kimse etrafında yok. Arkadaşlarınla buluşuyorsun hasret gidermek için ve sorular üzerine yağmaya başlıyor, “o nasıldı bu nasıldı onu nasıl yaptın bu nasıl oldu eee anlat anlat!”. Anlat anlat hikayeler bitmez ama asıl anlatmak istediğin noktayı kimse anlamıyor, her şey seyahat etmek değil!. Yola çıkmadan önceki kişi değilsindir artık.

Değişen Bir Şey Yok

Hikaye dinlemeyi herkes sever ama sen nasıl biri oldun, nasıl değiştin, artık olayları nasıl görüyorsun ve nasıl bir pencereden görüyorsun kimsenin umrunda değildir. Bir kaç kere anlatmaya çalışırsın ama sanki İbranice öğrenmişin de onlara bu dilin ne kadar eğlenceli ve güzel bir dil olduğunu anlatmaya çalışıyormuşsun gibi gelir insanlara. Etrafındaki herşey bıraktığın gibi duruyor, hiç bir şey değişmemiş. Tabiki evlenenler boşananlar, iş değiştirenler, saçını kestirenler olmuş ama kafa namına değişen hiç bir şey olmamış. Yıllar önce saçma sapan bir şeye kafayı takıyordun ama artık bazı şeylerin farkına vardın ve buna üzülmenin ne kadar gereksiz olduğunu şimdi görebiliyorsun ama bunu hiç bir şekilde karşındaki kişiye anlatamıyorsun. Gitmeden öncekinden daha yalnız hissediyor insan.

yalnız olmak

İlk başlarda içinde o mutluluğun ipini ucundan yakalamışsın gibi hissettiren duygu bir süre sonra “ee şimdi ne yapacaksın?”, “evlilik falan yok mu?”, “gerçek bir iş bakmayacak mısın?” gibi sorularla yok olmaya başlıyor. Artık o geldiğindeki havalı Ayhan Işık kılıklı herif değilsin. Herkesin gözünde işi bırakıp manyak gibi yola çıkmış, gelecek kaygısı olmayan, düzenli bir hayatı olmayan bir adamsın. Herkesin gözünde ne olduğumun pek bir önemi yok aslında da insanlarla iletişim problemi çok ciddi noktalara ulaşıyor.

En yakın arkadaşlarınla buluştuğun zaman masada geçen muhabbetler sürekli “şirket bölünmesi, pozisyon değişikliği, yeni doğum yapan müdürün annelik iznini 2 yıla çıkartması, iş arama ama iş bulamama(yada beğenmeme) durumları” şeklinde olunca bildiğin pinpon maçı izler gibi bir oraya bir buraya anlamsızca bakıyorsun ve muhabbete müdahil olamıyorsun. Arada bir sağolsun seni farkeden bir arkadaşın tamamen iyi niyetli olarak ve farkında olmadan bu sıkıntının üzerine “eee sen naaptın anlat bakalım, seyahat etmek, hindistan mindistan” diyerek fiyonklu bir sıvama gerçekleştiriyor ve zurnanın zırt dediği yere ışık hızında bir geçiş gerçekleşiyor.

tekrar gitmek

Tüm bunlar her şeyi sorgulamaya ve acaba yaptığım doğru mu sorusunu zorla düşündürtmeye itiyor. Hayatında yaptığın ve yapmaktan en çok gurur duyduğun şey olan seyahat etme hayalini gerçekleştiriyorsun ve seni öyle bir değiştiriyor ki geri döndüğünde kendi hayatın seni tanıyamaz oluyor. İşte bu yüzden uzun süreli seyahate çıkan bizler sürekli olarak tekrar tekrar kendimizi yollara atmak istiyoruz. Bulunduğumuz yer bize çok yabancı ve sabit kalıyor. Artık bizi hayata en çok bağlayan şey sürekli seyahat etmek, yeni şeyler öğrenmek, ufkumuzu genişletmek ve geri döndüğümüzde dünya’nın hiç bir yerinde kaybolmadığımız şekilde kendi evimizde kaybolmak.

 




11 Responses

  1. tugbaderin

    Hindistan dönüşü Ankara’da gri sokaklara bakmaktan vazgeçip, kendimi Sri Lanka’ya nasıl götürürüm hayali ile internette dolaşırken bu yazıya denk geldim. Hislerime kendi dilinizce tercüman oldunuz.

    Yanıtla
  2. Sevda Kul

    Çok güzel yazmışsınız elinize sağlık. Kalanlarında bi suçu yok aslında nasıl bilceklerki o muhteşem hisleri yaşamadan

    Yanıtla
  3. Sevda Kul

    Çok güzel yazmışsınız elinize sağlık. Kalanlarında bi suçu yok aslında nasıl bilceklerki o muhteşem hisleri yaşamadan

    Yanıtla
  4. Gültekin Vural

    Dostum uzun süreli seyahate cikip degismis olmaya ne hacet,bazi insanlar “seyahat” etmenin,baska ülkeler görmenin esprisini,nedenini anlamak istemiyor,anlayamiyorlar da..
    Yani sonucta “para” cikacak ise sayet “ne gerek var” kabilinden…
    Yani sen vaktin ve paran olsa bütün dünyayi karislayacak hevese ve kapasiteye sahipken en yakinlarin -anne,baba,kardes,arkadas vs..- sana “sende bizden birisin,eee bizim böyle bi derdimiz yok,sana bu seyahat takintisi nerden bulasti” gibisinden,insanin sevkini hevesini kiran yaklasimlar sergiliyorlar.
    Sen diyosun Avustralya mesela diyolar “he baban deden mi gitmisti,senin ne isin var..” gibisinden,gerci ben kulak asmiyorum o baska..
    Yani bu ne yazikki bizim Türk halkinin belirli bir dünya görüsü seviyesine cagdaslik baglaminda ulasamadigindan,genele uymayanlar Fransiz yani senin tabirinle ‘yalniz’ kaliyorlar.Hersey gönlünce olsun.

    Yanıtla
  5. Gültekin Vural

    Dostum uzun süreli seyahate cikip degismis olmaya ne hacet,bazi insanlar “seyahat” etmenin,baska ülkeler görmenin esprisini,nedenini anlamak istemiyor,anlayamiyorlar da..
    Yani sonucta “para” cikacak ise sayet “ne gerek var” kabilinden…
    Yani sen vaktin ve paran olsa bütün dünyayi karislayacak hevese ve kapasiteye sahipken en yakinlarin -anne,baba,kardes,arkadas vs..- sana “sende bizden birisin,eee bizim böyle bi derdimiz yok,sana bu seyahat takintisi nerden bulasti” gibisinden,insanin sevkini hevesini kiran yaklasimlar sergiliyorlar.
    Sen diyosun Avustralya mesela diyolar “he baban deden mi gitmisti,senin ne isin var..” gibisinden,gerci ben kulak asmiyorum o baska..
    Yani bu ne yazikki bizim Türk halkinin belirli bir dünya görüsü seviyesine cagdaslik baglaminda ulasamadigindan,genele uymayanlar Fransiz yani senin tabirinle ‘yalniz’ kaliyorlar.Hersey gönlünce olsun.

    Yanıtla

Yorum Yazın

Email adresiniz yayınlanmayacak.