Kuzey Tehran

kuzeyŞehrin kuzey kısmı coğrafik olarak çok daha güzel. Tam dağların dibinde bulunuyor ve biraz daha renkli bir hayata sahip. Gerçekten Tehran’ın merkezi hiçbir halta benzemiyor. En meşhur meydanlarından biri olan Imam Humeyni’ye gittiğimde oraya vardığımı bile anlamadım. Trafiğin ortasında kalmış bir yer, diğer meydanların da çok farkı yok. Sadece üniversitenin bulunduğu bölgelerde gençlerin takıldığı kafeler var onun dışında doğru dürüst yemek yenilebilecek bir yer bile yok gerçekten.

 

Hello! Nice to meet you! Good luck!

Kuzey kısım güzel ancak bana biraz fazla turistik geldi. Gerçi Tehran’ın diğer bölgelerini düşündüğümüzde tabiki gayet güzel kalıyor. Beni görenler genelde iki tepki veriyor. Birincisi üzerimde giydiğim montta bulunan Norveç bayrağından dolayı yabancı zannettiklerinden bildikleri tüm İngilizce kelimeleri ard arda sıralıyorlar, bizde ki gibi. Hey welcome! Good luck! Nice to meet you!. İkincisi de sakal ve tip olarak İran’lılara biraz benzediğimden dolayı direk Farsça birşeyler soruyorlar ve ben konuşmaya başlayınca suratlarında eblek bir sırıtma ve yonca görmüş eşşek mutluluğu beliriyor. Anında utangaçlaşıyorlar ve konuşmaktan kaçıyorlar. Tabiki bu konuşmak istemediklerinden değil sadece alışık değiller böyle bir duruma o yüzden. Bu arada bu muhabbet turistik dizidizidizibölgelerdeki satıcılar için geçerli değil tahmin edersiniz ki. Dağ eteklerinde biraz dolanıyoruz ancak Rox biraz yorgun ve hasta olacak gibi gözüküyor, ben de daha fazla yormak istemiyorum ve geri dönüyoruz. Dönüşte yemek için yol üstünde ucuz bir yer bildiğini söylüyor bende asla itiraz etmiyorum! :) Ufacık bir lokanta ve “Dizi” adında bir yiyecek, bir diğer adıyla “Abguş”. İçi yemeğin kendisiyle dolu ufak bir alüminyum bardak, bir tas ve bolca pide ile geliyor. Tadı şahane, deli gibi doyurucu. Günde tek öğün bunu yesem yeter açıkçası. İki kişi için 10 lira ödedik. Gayet şahane yani ;)

İkimizde baya yorgunduk eve geldik, eve dönerken internete uzun süredir giremediğimden hemen evin yanındaki internet cafe’ye uğradım. Tüm internet cafeler VPN kullanıyor (facebook vb. siteler yasaklı olduğu için VPN denilen hizmetle bu sıkıntı aşılıyor). Mailler, Isfahan ve Shiraz için couchsurfing ayarlamaları vs derken eve döndüğümde Rox yemeği çoktan hazırlamış ve akşamki misafirimiz Sırbistan’lı Sergey’i beklemeye başladık. Fazla gecikmeden geldi. 50 yaşlarında bir gezgin o da, hemen hemen dünyanın yarısını gezmiş. Ayrıca Big Lebowski’ye çok benziyor.

Ben ve Sergey

Ben ve Sergey

İsfahan’da yine akranı bir adam geldip “yüzün çok güzel, istersen beraber tuvalete gidebiliriz” şeklinde bir iltifatta(!) bulunmuş kendisine. Sergey’de topuklayarak uzaklaşmış haliyle. Hoş sohbet bir adam ve baya iyi anlaştık. Hep beraber yemek ve yanında Rox’un vodkasını içmeye başladık. İçki olayı İran’da karaborsa, her yerde bulunmuyor tabiki ama isteyen istediği zaman ulaşabiliyor ve makul fiyatlara. Hatta bizden daha ucuza ulaşıyorlar :) Sergey’e veda ettik, eşyalarımı ertesi gün için hazırladım ve fazla geç olmadan otogar’a gidip İsfahan’a doğru yol almam gerekiyor. Orda görüşürüz :)

 

Gökhan =)(=

Yorum Yazın

Email adresiniz yayınlanmayacak.